- [01] -
2012/10/29
2012/10/27
Onkai Isshi Mimibukuro: 13. Lanetlenmiş Bir Şarkı / 13. A Cursed Song
13. Lanetlenmiş Bir Şarkı
Uzun zamandır görüşemediğim eski bir dostum var. On sene olmuş mudur acaba?
O ve ben, o zamanlar aynı semtte yaşıyorduk. Ortak bir sürü hobi ve fikrimiz olduğu için karanlık çöktüğü zaman sık sık arabasıyla çeşitli korkunç yerlere giderdik. Bir gece, o arkadaşım beni Saitama'nın dağlarının baraj girintilerinden birine götürdü.
Yolda giderken dedi ki,
"Şunu dinle, lanetlenmiş bir şarkı varmış. Biliyor musun?"
"Lanetlenmiş bir şarkı? Bu ne tür bir şarkı?"
"Şey, bir ballad gibi ama inanılmaz güzel bir şarkı. Kimse onu kopyalayamamış."
"Ey~ Bu çok havalı! Bende duymak istiyorum!!"
"Cidden mi? Aslında sahibinden kaseti alıp getirebilirim. Ve sonra sana da dinletirim."
"Evet!! Sabırsızlıkla bekliyorum!!"
Böyle konuşurken, bahsettiğim baraja doğru ilerliyorduk. Ve sonra arabayı durdurdu ve inip birlikte yürümeye başladık. Geçirdiğimiz zaman boyunca, yolu arkamızda bırakmış olmamıza rağmen birbirimize hayalet hikayeleri anlatıyorduk.
Ondan birkaç gün sonra, o arkadaştan bir telefon aldım.
"Oi!! Sonunda kasedi aldım!! Sonra evime dinlemek için gelebilir misin?"
Arkadaşımın hızlı konuşması ve sesindeki heyecan içimi yaralıyordu ama o gün bir prova yapmam gerekiyordu.
"Üzgünüm ama bugün bir provam var. Ah, ama onu dinlemek istiyorum, bu yüzden prova bittiğinde seni ararım!!"
Arkadaşımın davetine karşılık mazeretimi belirttikten sonra stüdyoya gitmek için hazırlanmaya başladım.
Gece saat 11 civarı mıydı? Provamız biter bitmez arkadaşımı aradım ama sadece telefonumun sesini duyabildim. Çünkü telefona cevap vermemişti.
"Uyumuş mudur?" diye düşündüm ama aramaya devam da ettim. Hala cevap yoktu.
"Ahh, yarın aramalarımı görecek ve beni geri arayacaktır eminim."
Ve böylece telefonunu beklemeye koyuldum.
Ancak ertesi gün ve ondan sonraki gün de arkadaşımdan telefon gelmedi. Ve tekrar aradığımda da cevap yoktu.
"Bir şey mi oldu?"
Endişelenmeye başlamıştım ki arkadaşımın grup üyelerinin birinden bir telefon geldi.
"Hey? Nereye gittiğini biliyor musun? Provaya gelmedi ve hatta evini aradığımda annesi cevap verdi. Onu birkaç gündür görmediğini söyledi. Peki sen bir şey duydun mu?"
Birkaç gün önceki, aramamdan sonra...
Ancak bildiğim tek bir şey vardı ki, o da şarkıyla ilgili olduğuydu. Ona söylememe rağmen bu tür bir şeye inanmasına olanak yoktu.
"Hayır, bende onu birçok kez aradım ama cevap vermedi! Eğer onu bulursam, sana da söylerim." dedikten sonra telefonu kapattık.
Ama o olaydan sonra, şimdi bile onunla görüşmedim.
O olaydan kısa bir süre sonra diğer üyeler ona ulaşamadığı için grubun dağıldığını duydum. Eski dostuma ne olduğu bir sır olarak kalacak.
<Koç'un Çıkardığı Sonuç>
On üçüncü hikayede, benim tanıdığım Isshi, nihayet konuşmada kendini gösteriyor. Açıkça söylemek gerekirse şu şarkının ismini gerçekten bilmek istiyorum. Ama onun dışında, bu hikayede geride bıraktığın iki "iç nokta" var ki bunları kasten ihmal etmişsin gibi görünüyor Isshi.
Herşeyden önce hikayede bahsettiğin "lanetlenmiş" kelimesiyle bir alakası olması gerek. Ne haltlar döndü ki sen ona "lanetlenmiş" diyorsun? "Öldü" yada "kaybolup gitti" dersek bunu sabitleştirmek kolay olur ama olay arkadaşına kasedi veren kişiye ne olduğudur. Sadece elde mi etmişti yoksa dinlemeden o an kaybolan arkadaşına mı vermişti? Bu tür bir gizem kaldı geride. Olaya açıklık katmak için(?) bunu Japon Korku Modası'nın kurucusuyla kıyaslayabiliriz. Çok tanınmış olan "Halka" filmini düşünüyorum. "Lanetlenmiş Şarkı"dan "Lanetlenmiş Video"ya. "Bu ne tür bir şarkı?" diye sormuştun ama bu muhtemelen bir noktayı örtbas etmek için yapılmış bir uyarıydı. Belkide gerçekten "Dinlersek ne olur?" demek istemiştin. Neden? Çünkü dinlemezsen lanet kendini göstermez. Bu tıpkı "Halka" filmindeki "İzlersen ölürsün." mantığı gibi, ama eksik...hayır, gizlenmiş.
Diğer bir şey ise şarkının ismi. Duyduğuma göre bunu saklamak çok yaygın bir şeymiş, bunun üzerine ben de yaygın bir neden yazmak istiyorum. Bu hikaye kasetlerin olduğu dönemde geçmesine rağmen ve üstelik "lanetlenmiş bir şarkı" ile ilgili olduğundan muhtemelen bu şarkıyı yapan kişide, grupta yada her kimsede bir kopyası vardır demek istiyorum. Ama yine de şimdi bile dinlemesi kolay olduğu noktasını düşünmeliyiz. İsmini gizledin çünkü kimsenin hikayeden kafasının karışmasını istemedin... Bunu hissetmeden yazdın... Gariptir ki bu, başlangıçla ilgili bir soruyu doğurur. "Bu şarkıyı kim yaptı?"
On birinci hikayende tapınağın isminin yeriyle ilgili semboller kullanmıştın ve bu iyiydi. Ama bir hikayeyi daima sembollerle dolduramazsın çünkü eksik kalacağı olasılığını düşünmek zorundasın. Tabiki de tüm bu hikayelere ciddiyetle bakıyoruz. Ama...senin kendi doğan, Isshi... Bundan da öte, hayalet hikayelerini seven bir müzisyen olarak sanırım şu "lanetlenmiş şarkı"nın yaratıcısına (ve tabii ki başlığına) azıcık da olsa ilgi göstermemen biraz anormal.
Bu hikayede, şarkının elde edilmesi ve sonra bulan kişinin kaybolup gitmesi garip bir şekilde senkronizeydi...bir hayalet hikayesinde işe yarıyor. Eğer konuşmaya karışmamış olsaydın tıpkı bir şehir efsanesi gibi olurdu. Hayır, bu hala bir gizem...değil mi Isshi? Ah, çok fazla sözcük kullandığımı şimdi farkettim.
English:
There's an older friend whom I haven't been able to contact in a long time. Has it already been around 10 years?
That person and I, we were living in the same neighbourhood then, and since we had very similar hobbies and ideas, when night fell we would often go to various haunted places in his car. On one night, that friend brought me along to a damn in the mountain recesses of Saitama.
Along the way he said,
"Come to think of it, there's a cursed song. Did you know?"
"A cursed song? What kind of song is it?"
"Well it seems like a ballad but it's an unbelievably good song. Nobody could copy it."
"Ey~ That's really cool! I wanna hear it too!!"
"Right? Actually, I might be able to get the tape with that song from the person who has it now. And then I'll get you to listen to it."
"Yeah!! I'm really looking forward to it!!"
While we were having that conversation we were heading toward the dam I mentioned, and as usual he stopped the car and we started walking around in the area. The whole time, even as we took the path back, we were telling ghost stories to each other.
A few days after that, I received a phonecall from that friend.
"Oi!! I finally got that tape!! Can you come to my place later and listen to it?"
My friend speaking quickly in his excitement and getting me wound up, but that day I had to do a rehearsal.
"I'm sorry, but I've got rehearsal today. Ah, but I want to listen to it, so when rehearsal is over I'll call you!!"
So, excusing myself from my friend's invitation, I started getting ready to go to the studio.
Was it around 11 o'clock at night? As soon as our rehearsal was over I called that friend, but I only got a ring tone and he didn't answer the phone.
"Has he gone to bed?" I thought, but I tried calling again after that but there was still no answer.
"Ahh, he'll see the call and tomorrow he'll call me back I guess."
And so I waited for his return call.
However, the next day and even the day after that, there was no return call from my friend. And when I called again there was still no answer.
"Did something happen?"
When I was starting to get anxious, a call came from my friend's band member.
"Hey? Do you know where he went? He hasn't come to rehearsal and even when I called his home, his mother answered and said she hasn't seen him since a few days before. Well, have you heard anything?"
A few days before, was after my call...
However, according to what I knew it was just about that song, and even if I told him there was no way he'd believe such a thing.
"Nope, I've tried calling several times as well, but he hasn't answered! If I get hold of him, I'll tell you."
That said, we hung up the phone.
But after that, even until now, I haven't contacted him.
I've heard talk that my friend's band broke up a little while after that, as the other members weren't able to make contact with him. Whatever happened to my older friend remains a mystery.
<Coach's Deductions>
In the 13th story, the Isshi I know finally shows up in conversation. Well, to put it bluntly, I really want to know the name of this song. But apart from that, in this story there are two "core points" left behind, that it seems you intentionally left out, Isshi.
First of all, it has to do with the word "cursed" that you introduced in this story. What the heck happened that you're calling it "cursed?" It's easy to fixate on "death" or "gone missing" but if that's the case then what became of the person who gave the tape to your friend? Did he just obtain it, and without even listening to it, hand it over to your friend who then disappeared? That kind of mystery is left behind. To make this point clearer (?) we can actually compare it to the founder of the Japanese Horror craze. I'm thinking of the big hit movie "Ring." From "cursed song" to "cursed video." You asked "What kind of song is it?" but this is probably a remark to conceal a point. Maybe you really said "What happens when you listen to it?" Why? Because without listening to it, the "curse" doesn't come true. It's like the significance of "if you watch it, you will die" in the movie "Ring", but lacking... no, being concealed.
And the other thing is the song title. I've usually heard that it's more common to hide that, but I want to write a common reason. Although this is a story in the age of tapes, and furthermore it's about a "cursed song," it's likely that the person, or band, who made this song itself has a copy of it at the time I'm writing this. Nevertheless, I think we have to consider the point that it can easily be listened to, even in the present time. So you hide the name, so you don't trouble anyone with the story... You wrote without feeling it... It's strange that this raises a question from the start, "Who made that song?"
In your 11th story you used symbols in place of the temple name and that was fine, but for a story you can't fill it up with all symbols, since you'll have to consider the likelihood that it will leak. Of course, we're treating all of these stories seriously. But... your own nature, Isshi... or even more than that, as a musician who likes ghost stories, I think it's a little unnatural that you wouldn't show even a little interest in the creator of a "cursed song" (and the title).
In this story, the timing of obtaining the song and then going missing, is strangely synchronized... it works as a ghost story. If you're not involved in the talk, it's just like an urban legend. No, it's still a mystery... isn't it, Isshi? Ah, I just noticed that my word count is too high.
2012/10/26
Onkai Isshi Mimibukuro: 12. Kedi / 12. Cat
12. Kedi
Kedimin bir hikayesi.
Kedilerin bir şeylerle oynadığı ve bir şeyleri kovaladığı zamanı çok seviyorum, ama son zamanlarda evimdeki kedilerim benim kendi gözlerimle göremediğim şeylerle oyun oynamaya başladılar. Bir gün, kedim her zamanki gibi küçük bir topla oynuyordu ve onu yanlışlıkla yuttu, o olaydan sonra bütün küçük oyuncakları kaldırdım. Ama, bir kaç gece sonra, odama girdiğim de, kedim, bir şeyleri kovalıyormuş gibi ortalıkta koşturuyordu...
"Ne? Oyuncaklarının hepsi kaldırıldı, yoksa bir böcek mi?" Diye düşündüm, dikkatlice baktım, ama hiçbir şey görememiştim...
Bir şey yoktu. Kesinlikle hiçbir şey yoktu.
Kedi, her nasılsa, odamda özgürce koşuyordu. Onu bir süre izlediğimde, sonunda bir şeyler yakalamış gibi davrandı, ve onu ağzının içine alarak kemirmeye başladı.
"Ne yiyorsun sen?!"Anında onun ağzını zorla açtım ama içinde hiçbir şey yoktu.
Bu hala çok gizemli bir harekettir ama o gün bu bugündür evimdeki kedilerim o "şeyle" oynamaya devam ediyor...
<Koçun Uzlaşması>
Şey aslında, kedileri çok iyi anlamıyorum ama onlar tek başına oynayabilen yaratıklarmış gibi hissediyorum. Isshi, çünkü sen 5 kediyle yaşayan itaakar bir göze sahipsin (Isshi ile ilk tanışıyor olanlar için, ayrıca o 5 tane de köpeğe sahip, yani toplam da 10 tane hayvanı var.) kesinlikle bazı özel sıradışı olaylar görmüş olmalısın... Bu yüzden gariplikler, zar zor güvende iken onun ağzına bir şeyler alıp çiğnemeye başlamasındaki betimlemelerinin (ya da söylemek gerekir, kedimlemelerin) içinde bulunuyor.
English:
A story of my cat.
I like it when cats play and chase things, but lately the cats in my house are playing with things that I can't see with my own eyes. One day, my cat was playing with a small ball as usual and she swallowed it by accident, so ever since then all of their small toys have been put away. But, several nights later, when I went into my room, the cat was running around like she was chasing something...
"What? Your toys are all put away, so is it a bug?" I thought, looking carefully, but I couldn't see anything at all...
There was nothing. Absolutely nothing.
The cat, however, was running freely around my room. When I watched her for a little while, the cat behaved like she'd finally caught something, and just like that put it in her mouth and started gnawing on it.
"What are you eating?!" I immediately rushed over to her and forced open her mouth but there was nothing inside.
It's still mysterious behaviour but ever since then the cats in my house have all been playing with that "something"...
<Coach's Agreement>
Well then, I don't understand cats very well but I have the feeling they're creatures who can play alone. Isshi, because you have an observant eye from living with five cats(To those who are first becoming acquainted with Isshi, he also has five dogs, for a total of ten pets) you surely must have seen some especially unusual incidents... In this case the strangeness is in the description (or should I say, catscription) of her picking something in her mouth and starting to chew it, when it was just barely safe.
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Kedimin bir hikayesi.
Kedilerin bir şeylerle oynadığı ve bir şeyleri kovaladığı zamanı çok seviyorum, ama son zamanlarda evimdeki kedilerim benim kendi gözlerimle göremediğim şeylerle oyun oynamaya başladılar. Bir gün, kedim her zamanki gibi küçük bir topla oynuyordu ve onu yanlışlıkla yuttu, o olaydan sonra bütün küçük oyuncakları kaldırdım. Ama, bir kaç gece sonra, odama girdiğim de, kedim, bir şeyleri kovalıyormuş gibi ortalıkta koşturuyordu...
"Ne? Oyuncaklarının hepsi kaldırıldı, yoksa bir böcek mi?" Diye düşündüm, dikkatlice baktım, ama hiçbir şey görememiştim...
Bir şey yoktu. Kesinlikle hiçbir şey yoktu.
Kedi, her nasılsa, odamda özgürce koşuyordu. Onu bir süre izlediğimde, sonunda bir şeyler yakalamış gibi davrandı, ve onu ağzının içine alarak kemirmeye başladı.
"Ne yiyorsun sen?!"Anında onun ağzını zorla açtım ama içinde hiçbir şey yoktu.
Bu hala çok gizemli bir harekettir ama o gün bu bugündür evimdeki kedilerim o "şeyle" oynamaya devam ediyor...
<Koçun Uzlaşması>
Şey aslında, kedileri çok iyi anlamıyorum ama onlar tek başına oynayabilen yaratıklarmış gibi hissediyorum. Isshi, çünkü sen 5 kediyle yaşayan itaakar bir göze sahipsin (Isshi ile ilk tanışıyor olanlar için, ayrıca o 5 tane de köpeğe sahip, yani toplam da 10 tane hayvanı var.) kesinlikle bazı özel sıradışı olaylar görmüş olmalısın... Bu yüzden gariplikler, zar zor güvende iken onun ağzına bir şeyler alıp çiğnemeye başlamasındaki betimlemelerinin (ya da söylemek gerekir, kedimlemelerin) içinde bulunuyor.
English:
A story of my cat.
I like it when cats play and chase things, but lately the cats in my house are playing with things that I can't see with my own eyes. One day, my cat was playing with a small ball as usual and she swallowed it by accident, so ever since then all of their small toys have been put away. But, several nights later, when I went into my room, the cat was running around like she was chasing something...
"What? Your toys are all put away, so is it a bug?" I thought, looking carefully, but I couldn't see anything at all...
There was nothing. Absolutely nothing.
The cat, however, was running freely around my room. When I watched her for a little while, the cat behaved like she'd finally caught something, and just like that put it in her mouth and started gnawing on it.
"What are you eating?!" I immediately rushed over to her and forced open her mouth but there was nothing inside.
It's still mysterious behaviour but ever since then the cats in my house have all been playing with that "something"...
<Coach's Agreement>
Well then, I don't understand cats very well but I have the feeling they're creatures who can play alone. Isshi, because you have an observant eye from living with five cats(To those who are first becoming acquainted with Isshi, he also has five dogs, for a total of ten pets) you surely must have seen some especially unusual incidents... In this case the strangeness is in the description (or should I say, catscription) of her picking something in her mouth and starting to chew it, when it was just barely safe.
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Naoki Blog : 2012.10.11
2012-10-11 01:17:23
俺です!
Parti günü yaklaşıyor!
Biletler tükenmek üzereee! Millet! Çabuk oluuuuuuuunnnnn
Gerçekten, acele ediiiiinnnnn
『JaMJAM #1 ~taste of Sweet Halloween~』
31 Kasım 2012 (Perşembe) Shinjuku BLAZE
Açılış: 18.00 Gösteri: 18.30
Performans: BULL ZEICHEN 88 / THE KIDDIE/168-one sixty eight-
ve daha fazlası...
Tüm Oturumlar
Gösteriden önce: 3,800 Yen (tüketim ile) Gösteri günü: 4,300 Yen (tüketim ile)
Detaylı Bilgi: Disc Garage 050-5533-0888 (Hafta İçi: 12.00~19.00)
Bilet Satışı: 6 Kasım (Cumartesi) Lawson Ticket (L Code: 73728)
≪ローチケ.com≫http://l-tike.com/
※Ön satış ve öncelik yok.
※Cadılar Bayramı etkinliği için, lütfen mümkün olabildiğince süslü ve fantezi kıyafetlerinizle katılmaya çalışın.
※Okuldan sonra veya iş saati sonunda süslü kıyafet giyemeyecek olanlar için
Ve giyeceği kıyafet çok utandırıcı bir kıyafet olursa...
Eşyalarınızı önceden hazırlayabilirsiniz.
※Sınırlı günümüzde bizi ziyarete gelenler için küçük bir hatıra sunacağız!
Lütfen bütün Cadılar Bayramı dakikalarınızı ayırın.
yes
俺です!
Parti günü yaklaşıyor!
Biletler tükenmek üzereee! Millet! Çabuk oluuuuuuuunnnnn
Gerçekten, acele ediiiiinnnnn
『JaMJAM #1 ~taste of Sweet Halloween~』
31 Kasım 2012 (Perşembe) Shinjuku BLAZE
Açılış: 18.00 Gösteri: 18.30
Performans: BULL ZEICHEN 88 / THE KIDDIE/168-one sixty eight-
ve daha fazlası...
Tüm Oturumlar
Gösteriden önce: 3,800 Yen (tüketim ile) Gösteri günü: 4,300 Yen (tüketim ile)
Detaylı Bilgi: Disc Garage 050-5533-0888 (Hafta İçi: 12.00~19.00)
Bilet Satışı: 6 Kasım (Cumartesi) Lawson Ticket (L Code: 73728)
≪ローチケ.com≫http://l-tike.com/
※Ön satış ve öncelik yok.
※Cadılar Bayramı etkinliği için, lütfen mümkün olabildiğince süslü ve fantezi kıyafetlerinizle katılmaya çalışın.
※Okuldan sonra veya iş saati sonunda süslü kıyafet giyemeyecek olanlar için
Ve giyeceği kıyafet çok utandırıcı bir kıyafet olursa...
Eşyalarınızı önceden hazırlayabilirsiniz.
※Sınırlı günümüzde bizi ziyarete gelenler için küçük bir hatıra sunacağız!
Lütfen bütün Cadılar Bayramı dakikalarınızı ayırın.
yes
Naoki Blog : 2012.10.10
2012-10-10 21:23:11
今日!
10 Ekim 2012!
GACKT'nun 42. single'ı 「白露-HAKURO-」
「Sengoku BASARA -MOONLIGHT PARTY-」dramasının kapanış müziği için yapılan şarkı
CD+DVD 1,890 Yen (KDV dahil) YICQ-10250/B
Sadece CD 1,260 Yen (KDV dahil) YICQ-10251
<CD>
1.白露-HAKURO-
2.情熱のイナズマ [ Jounetsu no inazuma ]
3.白露-HAKURO- (Instrumental)
4.情熱のイナズマ (Instrumental)
<DVD>
白露-HAKURO- MUSIC CLIP
GACKT Resmi Web Sitesi: http://GACKT.com
MUSIC CLIP'te destek basist olarak çıkacağımm
Ve kesinlikle! GACKT-san'ın dünya görüşünün keyfini çıkarııın!!
yes
今日!
10 Ekim 2012!
GACKT'nun 42. single'ı 「白露-HAKURO-」
「Sengoku BASARA -MOONLIGHT PARTY-」dramasının kapanış müziği için yapılan şarkı
CD+DVD 1,890 Yen (KDV dahil) YICQ-10250/B
Sadece CD 1,260 Yen (KDV dahil) YICQ-10251
<CD>
1.白露-HAKURO-
2.情熱のイナズマ [ Jounetsu no inazuma ]
3.白露-HAKURO- (Instrumental)
4.情熱のイナズマ (Instrumental)
<DVD>
白露-HAKURO- MUSIC CLIP
GACKT Resmi Web Sitesi: http://GACKT.com
MUSIC CLIP'te destek basist olarak çıkacağımm
Ve kesinlikle! GACKT-san'ın dünya görüşünün keyfini çıkarııın!!
yes
2012/10/19
Onkai Isshi Mimibukuro: 11. Rüya Bilgisi / 11. Dream Knowledge
11. Rüya Bilgisi
Babamın bir hikayesi.
Bir gün, gecenin geç saatleri. Aniden babamdan bir çağrı geldi.
"...Ne halta bu saatte..."
"Sadece, Buda bana rüyalarımda gözüktü, ve tapınağa gitmemi söyledi!"
Kafam karmakarışıktı çünkü henüz tamamen uyanmamıştım, "Bu Kanagawa'daki tapınak mı?" dedim.
Elbette ismini hatırlamıştım çünkü bir tanıdığımız oranın yakınlarında yaşıyordu, ama ne ben ne de babam oraya gitmiştik.
"Bunun hakkında biraz endişeliyim..."
"Bu büyük ihtimalle bir tesadüftür, bunun üzerinde kafa patlatmana gerek yok, her şey yoluna girecek. İyi geceler..."
Telefon çağrısından iki ya da üç gün sonra, babam kesinlikle o tapınağa gitmişti.
Gerçekten de, kötü şans o yakınımızın evinin başına gelmişti. O zamandan beri, babamdan bir telefon almaya korkar oldum...
<Koçun İşareti>
Ikkun! Bunu yapamazsın. Bu diğer insanın başına gelen talihsizlik hakkında bir hikaye olduğundan yorum yapması zor... Her nasılsa, uyandığından itibaren devam etseydik, sen temelden farksız olacaktın, değil mi? Ve muhtemelen senin "Rüya Bilgisi" olarak ifade ettiğin başlığı "Kahin Rüya" olarak değiştirebilirdin.
English:
A story of my father.
One day, late at night. I suddenly got a phonecall from my estranged father.
"...What the heck, at this hour..."
"It's just, Buddha appeared to me in a dream, and he told me to go to the Temple!"
While my head was disordered because I hadn't fully woken up, I said, "Is that the temple in Kanagawa?"
Surely I recognized the name because a relative of ours was living nearby, but neither I or my father had gone there.
"I'm somewhat anxious about it..."
"It's probably a coincidence, so even if you don't pay mind to it it'll be okay. Well then, goodnight..."
Two or three days after that phonecall, my family certainly did go to that temple. Indeed, misfortune had befallen that relative's house. Ever since then, I became frightened of getting a phonecall from my father...
<Coach's Nod>
Ikkun! You can't do that. Since it's a story concerned with another person's misfortune it's a little hard to comment... However, if we continue on from when you woke up, you were basically indifferent weren't you? And you could probably turn the "dream knowledge" you expressed in the title into "Prophetic Dream" right?
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Babamın bir hikayesi.
Bir gün, gecenin geç saatleri. Aniden babamdan bir çağrı geldi.
"...Ne halta bu saatte..."
"Sadece, Buda bana rüyalarımda gözüktü, ve tapınağa gitmemi söyledi!"
Kafam karmakarışıktı çünkü henüz tamamen uyanmamıştım, "Bu Kanagawa'daki tapınak mı?" dedim.
Elbette ismini hatırlamıştım çünkü bir tanıdığımız oranın yakınlarında yaşıyordu, ama ne ben ne de babam oraya gitmiştik.
"Bunun hakkında biraz endişeliyim..."
"Bu büyük ihtimalle bir tesadüftür, bunun üzerinde kafa patlatmana gerek yok, her şey yoluna girecek. İyi geceler..."
Telefon çağrısından iki ya da üç gün sonra, babam kesinlikle o tapınağa gitmişti.
Gerçekten de, kötü şans o yakınımızın evinin başına gelmişti. O zamandan beri, babamdan bir telefon almaya korkar oldum...
<Koçun İşareti>
Ikkun! Bunu yapamazsın. Bu diğer insanın başına gelen talihsizlik hakkında bir hikaye olduğundan yorum yapması zor... Her nasılsa, uyandığından itibaren devam etseydik, sen temelden farksız olacaktın, değil mi? Ve muhtemelen senin "Rüya Bilgisi" olarak ifade ettiğin başlığı "Kahin Rüya" olarak değiştirebilirdin.
English:
A story of my father.
One day, late at night. I suddenly got a phonecall from my estranged father.
"...What the heck, at this hour..."
"It's just, Buddha appeared to me in a dream, and he told me to go to the Temple!"
While my head was disordered because I hadn't fully woken up, I said, "Is that the temple in Kanagawa?"
Surely I recognized the name because a relative of ours was living nearby, but neither I or my father had gone there.
"I'm somewhat anxious about it..."
"It's probably a coincidence, so even if you don't pay mind to it it'll be okay. Well then, goodnight..."
Two or three days after that phonecall, my family certainly did go to that temple. Indeed, misfortune had befallen that relative's house. Ever since then, I became frightened of getting a phonecall from my father...
<Coach's Nod>
Ikkun! You can't do that. Since it's a story concerned with another person's misfortune it's a little hard to comment... However, if we continue on from when you woke up, you were basically indifferent weren't you? And you could probably turn the "dream knowledge" you expressed in the title into "Prophetic Dream" right?
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
2012/10/17
Onkai Isshi Mimibukuro: 10. Runner~ / 10. Runner~
10. Runner~
Müzisyen bir arkadaşımın hikayesi.
Uzun süre önce yaşadığı bir apartmanda olmuştu.
Yeterince parası olduğu için Tokyo'ya henüz yerleşmiş ve tek odalık bir ev kiralamıştı. "Konak" denmesine rağmen yapı, daha çok bir apartman gibiydi. Ve küçük bir küveti olan 6-Mat* Japon stili bir odayı tutacak kadar şanslıydı. Duvarlar tabii ki inceydi.
Bir gün bizimle birlikte içiyordu.
"Şeey, bitişiğimdeki çocuk çok gürültücüü! Gece üç gibi şarkı söylemeye başlıyor ve çalışmaktan yorgun düştüğüm halde onun gürültüsüne uyanıyorum...!!" diye şikayet etti.
Bende karşılık verdim, "Hmm. Ama bence bunun bir faydası yok. Belki komşun da müzisyen olmak istiyordur değil mi? Sende gitar çalıyorsun. Eşit sayılmaz mısınız?"
Biraz birasından yudumladı ve "Ama hep aynı saatte ve hep aynı şarkı!? Giderek korkunçlaşıyor...!" dedi.
"Öyle mi? Pekala neden bir kereliğine gidip ona şikayet etmiyorsun?"
Bunu söyleyince hemen karşılık verdi, "Yapacağım! Daha fazla dayanamıyorum artık!!"
Sonra daha fazla sinirlenmeden birasını bitirdi.
Birkaç gün sonra ondan bir telefon aldım ama durumu nasılsa garipti...
"Pekala, pekala komşuyla konuşmaya gittim!! Ve kimse yoktu!!"
Başta tam olarak neyden bahsettiğini anlayamadım.
"Hmmm? Neyden bahsediyorsun?"
Sesi heyecanla yükseldi. "Demek istediğim şu!! Bir süre önce sana şarkı söyleyen komşumdan bahsetmiştim ya!! Orada değildi!!"
Kendi kendine konuştuğunu sandım ama durumu iyi kavrayamamıştım.
"Hm? Evde değil miydi? Diyeceğim şu ki, eğer adamın bir işi varsa her zaman evde olamaz değil mi?" diye dikkatsizce yanıtladım ve o da kızdı.
"O değil!! Yan odada kimse yoktu!! O odayı kimse kiralamamış! Sadece bununla ilgili kötü hislerim var. Hepsi bu... Ben taşınıyorum!"
Hızlı ve tiz bir ses tonunda konuşuyordu, bu yüzden dinlemek zordu ama bir şekilde ne demek istediğini anladım.
"Anladım. Demekki bu bir hayaletti. İlginç değil mi!? Bu arada, o sürekli söylediği şarkı neydi?"
Ben böyle sorunca bir süre duraksadı ve cevap verdi.
"...'Runner'...Bakufuu Slump'dan 'Runner'."**
Bunu duyunca elimde olmadan güldüm, hatta kükrercesine güldüm ama o bu tepkime ağlamayla karışık sinirli bir sesle "Kes-şu-nu!!" diyerek bir son verdi. Ardından telefonu kapattı.
Öyle bir tepki vererek hata mı yaptım?
Yine de arkadaşlığımız bu güne kadar gelebildiği için mutluyum.
<Koç'un Tercihi>
.................
Isshi, bu resmedilmeye değerdi. En başında içerken bir adamın Runner'ı söylediğini duydun mu? Ahh, bu söz özellikle değinmediğin bir komposizyonun hayata geçişiydi. Bu hikaye seninle edilmiş bir sohbet gibi ve kişiliğin çok önemli olduğu için bunu elinden geldiğince kullanmaya çalıştın. Yada daha doğrusu, şöyle söylemeliyim ki, bu yazı!!! Benim için, yarısı istemeyerek de olsa hayata geçmiş bir sözdür (geri kalanı atlanmış). Her zamanki gibi isteksizce bir konuşma yaptın değil mi...Ama benimleyken arada çok fark oluyor... Ahh, bu senin eserin olduğu için atlanmış şeyler de hayata geçmeli. Ancak konuşma, garip ve doğrudan bağlanan bir başlıkla destekleniyor. Kelimenin sonundaki "~"nın tuhaf bir cazibesi var. Bu yüzden doğal konuşmanda isteksizlik dışında hiçbir şey göremiyorum.
Bu arada, bu sadece benim kuralım fakat, verdiğin tepkide tamamen hatalısın Isshi!! Hemen o garip "Runner"ı duymalıydın!! Ahh, ama bu bir "efsane" olsaydı sanırım bunu hayata geçirmek gerekirdi, çünkü efsaneler hayalet hikayelerine ve canavarlara (hayal ürünü yaratıklar) bağlıdır ve bende oraya gitmek istiyorum.
English:
A musician friend's story.
It happened in an apartment he was living in a long time ago.
Having just moved to Tokyo, as prosperous as he was, he was renting out a one room home. Although it was called a 'Mansion' the structure was more like an apartment, and since he was barely lucky enough to have a small bathtub in a 6-mat* Japanese style room, the walls were of course thin.
One day, he was drinking with us.
"Well! The guys next to me are so loud~! They sing around 3 at night, and I've gotta wake up to that even though I'm tired from working...!" he complained.
And I replied, "Hmm. But I think it can't be helped? Maybe your neighbour hopes to be a musician too, right? And since you play guitar, aren't you equals?"
He gulped down some beer and said "But always the same time, and always the same song? It's getting terrible...!"
"Is that so? Well, what if you go complain to him once?"
When I said that he replied, "I'll do that! I just can't tolerate it!!"
Then he emptied his beer can without any more resentment.
After several days I got a phone call from that guy, but the situation was somewhat strange...
"Well, well, I went to talk to the neighbour!! And, nobody was there!!"
At first I didn't fully understand what he was saying.
"Hm~? What are you talking about?"
His voice raised a level in excitement. "So!! It's about the singing neighbour I told you about a while ago!! He wasn't there!!"
I recalled the talk itself, but I wasn't grasping the situation well.
"Hm? Was he not home? I mean, surely he has a job, so it's not that he'd be home all the time right?" I responded carelessly, and he got angry.
"It's not that!! There was nobody next door!! Nobody is renting that room. I just have a bad feeling about this. That's it... I'm moving!!"
He was speaking quickly with a high-pitched voice, so it was difficult to listen, but anyhow, I understood the meaning.
"I see. Well then, it was a ghost! Isn't that interesting?! By the way, what song is he always singing?"
When I asked that, he waited for a little while and said,
"...'Runner'... It's 'Runner' by Bakufuu Slump."**
I couldn't help but laugh the instant I heard that, and I roared with laughter into the phone, but he put an end to my reaction by angrily crying a few words, "Cut - it - out!" in a large voice as he hung up the phone.
Did I make a mistake with my reaction?
Nevertheless, I'm happy that our friendship continues to this day.
<Coach's Preference>
.........
Isshi, this is absolutely picturesque. When you were drinking in the beginning, did you hear the guy singing Runner? Ahh, that is a promise that could make this composition come to life, which you didn't particularly touch on. Well, this story is like a general conversation with you, and since your personality is very prominent you made use of that as much as possible. Or rather, I should say, this writing!! For me, half of this... is a promise that it could unwillingly come to life (the rest is omitted). As usual, you had a conversation almost without eagerness, didn't you... But when you're with me, there's a huge difference... Ahh, since that is your work, what was omitted could make it come to life. However, the conversation is helped by the strange and directly connected title. The "~" at the end of the word displays an odd charm. And because of that, I can feel nothing but eagerness in your natural conversation.
Incidentally, this just my own rule, but you were definitely mistaken in your reaction Isshi!! You should've instantly went to hear this strange "Runner"!! Ahh, but if this is a "myth" then I think it's necessary to make it come to life, because it's linked to ghost stories and monsters (chimera), and I want to go there.
*6-Mat : 10 metrekare
** Bakufuu Slump'dan Runner'ı dinlemek için tıklayınız.
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Shuu
Müzisyen bir arkadaşımın hikayesi.
Uzun süre önce yaşadığı bir apartmanda olmuştu.
Yeterince parası olduğu için Tokyo'ya henüz yerleşmiş ve tek odalık bir ev kiralamıştı. "Konak" denmesine rağmen yapı, daha çok bir apartman gibiydi. Ve küçük bir küveti olan 6-Mat* Japon stili bir odayı tutacak kadar şanslıydı. Duvarlar tabii ki inceydi.
Bir gün bizimle birlikte içiyordu.
"Şeey, bitişiğimdeki çocuk çok gürültücüü! Gece üç gibi şarkı söylemeye başlıyor ve çalışmaktan yorgun düştüğüm halde onun gürültüsüne uyanıyorum...!!" diye şikayet etti.
Bende karşılık verdim, "Hmm. Ama bence bunun bir faydası yok. Belki komşun da müzisyen olmak istiyordur değil mi? Sende gitar çalıyorsun. Eşit sayılmaz mısınız?"
Biraz birasından yudumladı ve "Ama hep aynı saatte ve hep aynı şarkı!? Giderek korkunçlaşıyor...!" dedi.
"Öyle mi? Pekala neden bir kereliğine gidip ona şikayet etmiyorsun?"
Bunu söyleyince hemen karşılık verdi, "Yapacağım! Daha fazla dayanamıyorum artık!!"
Sonra daha fazla sinirlenmeden birasını bitirdi.
Birkaç gün sonra ondan bir telefon aldım ama durumu nasılsa garipti...
"Pekala, pekala komşuyla konuşmaya gittim!! Ve kimse yoktu!!"
Başta tam olarak neyden bahsettiğini anlayamadım.
"Hmmm? Neyden bahsediyorsun?"
Sesi heyecanla yükseldi. "Demek istediğim şu!! Bir süre önce sana şarkı söyleyen komşumdan bahsetmiştim ya!! Orada değildi!!"
Kendi kendine konuştuğunu sandım ama durumu iyi kavrayamamıştım.
"Hm? Evde değil miydi? Diyeceğim şu ki, eğer adamın bir işi varsa her zaman evde olamaz değil mi?" diye dikkatsizce yanıtladım ve o da kızdı.
"O değil!! Yan odada kimse yoktu!! O odayı kimse kiralamamış! Sadece bununla ilgili kötü hislerim var. Hepsi bu... Ben taşınıyorum!"
Hızlı ve tiz bir ses tonunda konuşuyordu, bu yüzden dinlemek zordu ama bir şekilde ne demek istediğini anladım.
"Anladım. Demekki bu bir hayaletti. İlginç değil mi!? Bu arada, o sürekli söylediği şarkı neydi?"
Ben böyle sorunca bir süre duraksadı ve cevap verdi.
"...'Runner'...Bakufuu Slump'dan 'Runner'."**
Bunu duyunca elimde olmadan güldüm, hatta kükrercesine güldüm ama o bu tepkime ağlamayla karışık sinirli bir sesle "Kes-şu-nu!!" diyerek bir son verdi. Ardından telefonu kapattı.
Öyle bir tepki vererek hata mı yaptım?
Yine de arkadaşlığımız bu güne kadar gelebildiği için mutluyum.
<Koç'un Tercihi>
.................
Isshi, bu resmedilmeye değerdi. En başında içerken bir adamın Runner'ı söylediğini duydun mu? Ahh, bu söz özellikle değinmediğin bir komposizyonun hayata geçişiydi. Bu hikaye seninle edilmiş bir sohbet gibi ve kişiliğin çok önemli olduğu için bunu elinden geldiğince kullanmaya çalıştın. Yada daha doğrusu, şöyle söylemeliyim ki, bu yazı!!! Benim için, yarısı istemeyerek de olsa hayata geçmiş bir sözdür (geri kalanı atlanmış). Her zamanki gibi isteksizce bir konuşma yaptın değil mi...Ama benimleyken arada çok fark oluyor... Ahh, bu senin eserin olduğu için atlanmış şeyler de hayata geçmeli. Ancak konuşma, garip ve doğrudan bağlanan bir başlıkla destekleniyor. Kelimenin sonundaki "~"nın tuhaf bir cazibesi var. Bu yüzden doğal konuşmanda isteksizlik dışında hiçbir şey göremiyorum.
Bu arada, bu sadece benim kuralım fakat, verdiğin tepkide tamamen hatalısın Isshi!! Hemen o garip "Runner"ı duymalıydın!! Ahh, ama bu bir "efsane" olsaydı sanırım bunu hayata geçirmek gerekirdi, çünkü efsaneler hayalet hikayelerine ve canavarlara (hayal ürünü yaratıklar) bağlıdır ve bende oraya gitmek istiyorum.
English:
A musician friend's story.
It happened in an apartment he was living in a long time ago.
Having just moved to Tokyo, as prosperous as he was, he was renting out a one room home. Although it was called a 'Mansion' the structure was more like an apartment, and since he was barely lucky enough to have a small bathtub in a 6-mat* Japanese style room, the walls were of course thin.
One day, he was drinking with us.
"Well! The guys next to me are so loud~! They sing around 3 at night, and I've gotta wake up to that even though I'm tired from working...!" he complained.
And I replied, "Hmm. But I think it can't be helped? Maybe your neighbour hopes to be a musician too, right? And since you play guitar, aren't you equals?"
He gulped down some beer and said "But always the same time, and always the same song? It's getting terrible...!"
"Is that so? Well, what if you go complain to him once?"
When I said that he replied, "I'll do that! I just can't tolerate it!!"
Then he emptied his beer can without any more resentment.
After several days I got a phone call from that guy, but the situation was somewhat strange...
"Well, well, I went to talk to the neighbour!! And, nobody was there!!"
At first I didn't fully understand what he was saying.
"Hm~? What are you talking about?"
His voice raised a level in excitement. "So!! It's about the singing neighbour I told you about a while ago!! He wasn't there!!"
I recalled the talk itself, but I wasn't grasping the situation well.
"Hm? Was he not home? I mean, surely he has a job, so it's not that he'd be home all the time right?" I responded carelessly, and he got angry.
"It's not that!! There was nobody next door!! Nobody is renting that room. I just have a bad feeling about this. That's it... I'm moving!!"
He was speaking quickly with a high-pitched voice, so it was difficult to listen, but anyhow, I understood the meaning.
"I see. Well then, it was a ghost! Isn't that interesting?! By the way, what song is he always singing?"
When I asked that, he waited for a little while and said,
"...'Runner'... It's 'Runner' by Bakufuu Slump."**
I couldn't help but laugh the instant I heard that, and I roared with laughter into the phone, but he put an end to my reaction by angrily crying a few words, "Cut - it - out!" in a large voice as he hung up the phone.
Did I make a mistake with my reaction?
Nevertheless, I'm happy that our friendship continues to this day.
<Coach's Preference>
.........
Isshi, this is absolutely picturesque. When you were drinking in the beginning, did you hear the guy singing Runner? Ahh, that is a promise that could make this composition come to life, which you didn't particularly touch on. Well, this story is like a general conversation with you, and since your personality is very prominent you made use of that as much as possible. Or rather, I should say, this writing!! For me, half of this... is a promise that it could unwillingly come to life (the rest is omitted). As usual, you had a conversation almost without eagerness, didn't you... But when you're with me, there's a huge difference... Ahh, since that is your work, what was omitted could make it come to life. However, the conversation is helped by the strange and directly connected title. The "~" at the end of the word displays an odd charm. And because of that, I can feel nothing but eagerness in your natural conversation.
Incidentally, this just my own rule, but you were definitely mistaken in your reaction Isshi!! You should've instantly went to hear this strange "Runner"!! Ahh, but if this is a "myth" then I think it's necessary to make it come to life, because it's linked to ghost stories and monsters (chimera), and I want to go there.
*6-Mat : 10 metrekare
** Bakufuu Slump'dan Runner'ı dinlemek için tıklayınız.
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Shuu
2012/10/16
Onkai Isshi Mimibukuro: 09. Eden / 09. Eden
09. Eden
Erkek kuzenimin bir hikayesi.
Kanagawa civarındaki Hayama'da yaşayan kuzenim, gençken kişisel, garip bir deneyim yaşamış.
İlkokuldan evine giden yolda, genellikle dağ çizgisi boyunca yalnız başına yürürmüş. Evi, hafifçe yükselen bir dağın boş bir alanında dikiliydi bu yüzden yolu çoğu kez zik zak çiziyordu. Ama oraya gitmenin en kolay yolu aşağıdan yukarıya düz bir yol izlemekti.
Yaz günlerinin uzun olmasına karşın hava akşamları hep aynı saatte kararırdı. Dağlarda ise çok daha karanlık olurdu. Yukarıya yürürken dönüp aşağıya baktı fakat birdenbire bir dürtüyle dönüp yukarıya baktığında ise gözlerinin önünde uzanan geniş bir tarla olduğunu gördü. Bu manzarayı ilk defa gördüğünden oldukça şaşırmıştı. Ve orada ellerini ve vücudunu kımıldatmadan öylece durdu. Ama her nasılsa daha fazla ileriye gidemeyeceğini ve okul yoluna hızla geri dönebileceğini hissetti.
Eve döner dönmez, annesine biraz önce gördüğü o tarlayı anlattı, ama annesi pek umursamamıştı. Zaten kimse dağın tepesinde ne böyle bir tarla ne de bir yer olduğuna inanırdı.
Kısa bir süre sonra, aldırmadan okul yolunda gidiyordu. Ama içindeki o kalıcı istek uyandı ve daha çıkan yolu tekrar tırmanmaya karar verdi. Ama o manzara asla ikinci bir kez görünmedi.
Yirmi yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, şimdi bile o manzara beynine kazınmıştı ve asla unutulmayacaktı.
<Koç'un Talimatı>
Bu iyi bir hikaye Isshi. Yüreğimi sarstı.
Bu sana korkunç hikayelerle ilgili bir numara öğretmek için iyi bir fırsat. Bana göre korku hikayeleri sözcüklere dökülmüş resimler gibidir. Bu yüzden ben olsam "dürtüyle" yukarıya baktı demezdim. Çünkü orası karanlık bir dağ yolu. Eminim ki birden parlayan bir ışık görüp kafasını çevirmiş ve yukarı bakmıştır. Bu durum iyi bir resim çizer. Karanlıktan aydınlığa, dardan genişe dönen bu değişim, önünde birden beliren bu manzarayı farkedebilmesi için ona bir şans verir. Bu yüzden bunu unutma. Bir baika önemli nokta ise söylediğin "tarla" da onun ne gördüğü. Sanırım bu "tarla" boş bir arazi, otluk bir yer yada çiftlik olabilir. Bunun için bahanen ne olabilir? Aynı zamanda o orada hareketsizce dururken durumunu kesin olarak bilebilir bu yüzden bence "her nasılsa" bunun için kesinlikle yeterli değil. Böyle bir durumu yaşayan kişinin duyguları önemlidir değil mi?
Ancak sen hikayeyi "Eden" olarak yansıtan bir Romantiksin.
English:
A story of my male cousin.
My cousin, living in Hayama in the Kanagawa Prefecture, had a strange personal experience when he was young.
On his way home from the primary school, he usually walked straight up the mountain trail alone. His house was built on land cleared out of a slightly elevated mountain, so the route zigzagged many times, but the quickest way was to take a straight path from the bottom to the top.
Although in the summer days were long, it got dark around evening all the same. It was even darker up in the mountains. He ascended while looking down at the ground, but when he suddenly glanced upward on a whim, there was a vast field extending outward before his eyes... He was astonished at seeing this spectacle for the first time, and for a while stood there with his hands on his hips and not moving. But somehow or other he felt like he wasn't able to move forward on his own and hurried back down to the original path to return by the school route.
As soon as he got home, he told his mother about the field he had seen some time ago, but she wasn't really paying attention. Anyway, one would expect that up in the mountains there were no such fields, nor was there any level ground...
For a little while after that he commuted via the school route, but when the lingering enthusiasm awakened he tried taking the mountain path once more, although that spectacle never did appear a second time.
Even now that more than twenty years have passed, that image is burned into his mind and will never be forgotten.
<Coach's Instruction>
It's a good story, Isshi. It gripped my heart.
This is a good chance for me to teach you one trick with scary stories. I think scary stories are like paintings that have been converted into words. In this case, I wouldn't say that he glanced upward "on a whim." Because it's a dark mountain path, I'm certain that he looked up when he came to a world where light was overflowing all at once. This situation paints such a picture. The change from darkness to light, from narrow to spacious, gives a little advance recognition of the scene which suddenly appears to him... So don't forget this. Another important point is what did he see when you say "field"? I think that a "field" could be a wasteland, a grassy plain, or a farm, so what could be your reasoning for it? I would also think that even when he's standing around and not moving, his state of mind must be active, and surely "somehow or other" isn't enough. The feelings of the person who experienced the situation are important, right? However, you're a Romanticist in that you expressed this story as "Eden."
Erkek kuzenimin bir hikayesi.
Kanagawa civarındaki Hayama'da yaşayan kuzenim, gençken kişisel, garip bir deneyim yaşamış.
İlkokuldan evine giden yolda, genellikle dağ çizgisi boyunca yalnız başına yürürmüş. Evi, hafifçe yükselen bir dağın boş bir alanında dikiliydi bu yüzden yolu çoğu kez zik zak çiziyordu. Ama oraya gitmenin en kolay yolu aşağıdan yukarıya düz bir yol izlemekti.
Yaz günlerinin uzun olmasına karşın hava akşamları hep aynı saatte kararırdı. Dağlarda ise çok daha karanlık olurdu. Yukarıya yürürken dönüp aşağıya baktı fakat birdenbire bir dürtüyle dönüp yukarıya baktığında ise gözlerinin önünde uzanan geniş bir tarla olduğunu gördü. Bu manzarayı ilk defa gördüğünden oldukça şaşırmıştı. Ve orada ellerini ve vücudunu kımıldatmadan öylece durdu. Ama her nasılsa daha fazla ileriye gidemeyeceğini ve okul yoluna hızla geri dönebileceğini hissetti.
Eve döner dönmez, annesine biraz önce gördüğü o tarlayı anlattı, ama annesi pek umursamamıştı. Zaten kimse dağın tepesinde ne böyle bir tarla ne de bir yer olduğuna inanırdı.
Kısa bir süre sonra, aldırmadan okul yolunda gidiyordu. Ama içindeki o kalıcı istek uyandı ve daha çıkan yolu tekrar tırmanmaya karar verdi. Ama o manzara asla ikinci bir kez görünmedi.
Yirmi yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, şimdi bile o manzara beynine kazınmıştı ve asla unutulmayacaktı.
<Koç'un Talimatı>
Bu iyi bir hikaye Isshi. Yüreğimi sarstı.
Bu sana korkunç hikayelerle ilgili bir numara öğretmek için iyi bir fırsat. Bana göre korku hikayeleri sözcüklere dökülmüş resimler gibidir. Bu yüzden ben olsam "dürtüyle" yukarıya baktı demezdim. Çünkü orası karanlık bir dağ yolu. Eminim ki birden parlayan bir ışık görüp kafasını çevirmiş ve yukarı bakmıştır. Bu durum iyi bir resim çizer. Karanlıktan aydınlığa, dardan genişe dönen bu değişim, önünde birden beliren bu manzarayı farkedebilmesi için ona bir şans verir. Bu yüzden bunu unutma. Bir baika önemli nokta ise söylediğin "tarla" da onun ne gördüğü. Sanırım bu "tarla" boş bir arazi, otluk bir yer yada çiftlik olabilir. Bunun için bahanen ne olabilir? Aynı zamanda o orada hareketsizce dururken durumunu kesin olarak bilebilir bu yüzden bence "her nasılsa" bunun için kesinlikle yeterli değil. Böyle bir durumu yaşayan kişinin duyguları önemlidir değil mi?
Ancak sen hikayeyi "Eden" olarak yansıtan bir Romantiksin.
English:
A story of my male cousin.
My cousin, living in Hayama in the Kanagawa Prefecture, had a strange personal experience when he was young.
On his way home from the primary school, he usually walked straight up the mountain trail alone. His house was built on land cleared out of a slightly elevated mountain, so the route zigzagged many times, but the quickest way was to take a straight path from the bottom to the top.
Although in the summer days were long, it got dark around evening all the same. It was even darker up in the mountains. He ascended while looking down at the ground, but when he suddenly glanced upward on a whim, there was a vast field extending outward before his eyes... He was astonished at seeing this spectacle for the first time, and for a while stood there with his hands on his hips and not moving. But somehow or other he felt like he wasn't able to move forward on his own and hurried back down to the original path to return by the school route.
As soon as he got home, he told his mother about the field he had seen some time ago, but she wasn't really paying attention. Anyway, one would expect that up in the mountains there were no such fields, nor was there any level ground...
For a little while after that he commuted via the school route, but when the lingering enthusiasm awakened he tried taking the mountain path once more, although that spectacle never did appear a second time.
Even now that more than twenty years have passed, that image is burned into his mind and will never be forgotten.
<Coach's Instruction>
It's a good story, Isshi. It gripped my heart.
This is a good chance for me to teach you one trick with scary stories. I think scary stories are like paintings that have been converted into words. In this case, I wouldn't say that he glanced upward "on a whim." Because it's a dark mountain path, I'm certain that he looked up when he came to a world where light was overflowing all at once. This situation paints such a picture. The change from darkness to light, from narrow to spacious, gives a little advance recognition of the scene which suddenly appears to him... So don't forget this. Another important point is what did he see when you say "field"? I think that a "field" could be a wasteland, a grassy plain, or a farm, so what could be your reasoning for it? I would also think that even when he's standing around and not moving, his state of mind must be active, and surely "somehow or other" isn't enough. The feelings of the person who experienced the situation are important, right? However, you're a Romanticist in that you expressed this story as "Eden."
Onkai Isshi Mimibukuro: 08. Telepati / 08. Telepathy
08. Telepati
Koçumun ofisinde gerçekleşen garip bir olay.
Mart'ın ortasında erken bir sabahtı. Koç ikinci kattaki ofisinde her zamanki gibi bütün bir gece çalışıyordu. Hiçbir ofis çalışanı o gün orada değildi, bu yüzden o müsveddeleriyle tek başına uğraşıyordu, ama aniden ilk katın girişinde patlamaya benzer bir ses işitti.
"Kim geldi?"
Bir çalışanın geldiğini düşünüyordu, Koç bunun üzerinde çok fazla düşünmedi ve yaptığı gibi çalışmasına devam etti, ama biraz bekledikten sonra bile, hiç kimse merdivenleri çıkmıyordu... Koç endişelendi ve çekinerek merdivenleri indi, ama çevreye bakındığında kimseden bir iz yoktu. Giriş hala kilitliydi... Beyni buğulanırken aşağı doğru baktı, ve tek bir çift terlik dışarısını işaret ediyordu. İşte o an, koçum beni düşünüyormuş gibi gözüktü.
"Acaba Isshi'yi işaret ediyor olabilirler mi? Onun bana söyleyecek bir şeyleri olabilir mi?" diye düşündü.
Bana gelince, o an çeşitli endişeler yüreğimde yığıntı oluşturuyordu, ve evin etrafını karışlıyordum. Aklıma gelen ilk şey Koçumun yüzü olmuştu. Fakat, onun, çalışmasındaki son aşama üzerinde meşgul olduğunu biliyordum ve dürtülerimi ona bir mail atmamak ya da onu aramamak için kontrol ettim. Belki ruhum Koçun tavsiyelerini arıyordu, ve belki de ona doğru akmıştı?
İşte bu durumda, sadece şunu söylemek istiyorum.
"Seni yarıda kestim..."
<Koçun Minnettarlığı>
Bana göre bu hikaye "99 Hayalet Hikayeleri, Sayı Bir."'i derliyor. Ona bir göz at, oku ve lütfen zihnini konuştur.
Ama Isshi geldi mi? Bu noktası yazılmamış. Çünkü bu gizem baş rolü oynuyor. Eğer öyleyse o zaman, gürültüyü duyduğum anda derhal girişe inmem gerekiyordu, senin geriye çekilmiş şeklini görebilir miydim? Bir önceki hikayeyle uyumlu, öyle görünüyor ki sen buralarda dolaşan bir adamsın ve uyurken de ortalıkta dolaşıyorsun. Yani, çabuk ol ve beni ziyarete gel. Ancak, bunu utanmadan yazdığına muhteşem derecede sevinmiş görünüyorsun, ve bence bunda bir anlam var. Sanırım ben bu yolda özlendiğim için şanslı bir insanım... Teşekkürler, Isshi.
English:
A strange story that took place in my Coach's office.
An early morning in the middle of March. Coach was working all night long in the second floor of his office as usual. None of the office staff were there that day, so he was dealing with his manuscripts alone, but suddenly there was a sound like a bang from the entrance on the first floor.
"Who came in?"
Thinking one of the staff had come, Coach didn't mind too much and continued working as he was, but even after waiting a while, nobody came upstairs... Coach was worried and timidly descended the staircase, but as he looked around there was no sign of any person. The entrance was still locked... As he was wracking his brain he looked downward, and there was a single pair of slippers pointing toward the outside. In that moment, it seems that my coach inquired about me...
"I wonder if they're pointing to Isshi...? Might there be something he wants to say to me...?" he thought.
As for myself, various worries were piling up in my heart at that time, and I was moping around at home. The first thing to come to my mind was my Coach's face. However, I knew he was busy in the last stages of his work and controlled my urge to mail or call him. Perhaps my soul was seeking Coach's advice, and maybe flew out to him?
If that's the case, I want to say this.
"I interrupted you..."
<Coach's Gratitude>
My side of this story is compiling "99 Ghost Stories, Volume One." Check it out, read it and please, speak your mind.
But did Isshi come? That point isn't written. Because the mystery is the leading role. If, at that time, I had gone down to the entrance immediately when I heard the noise, would I have seen your retreating form? Matching with the previous story, it seems like you're a guy who wanders around here and there to loiter when you're sleeping. So come on now and visit me. Nevertheless, you seem magnificently delighted to write without embarrassment like this, and I think there's meaning in that. I guess I'm a fortunate person to be yearned for in this way... Thank you, Isshi.
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Koçumun ofisinde gerçekleşen garip bir olay.
Mart'ın ortasında erken bir sabahtı. Koç ikinci kattaki ofisinde her zamanki gibi bütün bir gece çalışıyordu. Hiçbir ofis çalışanı o gün orada değildi, bu yüzden o müsveddeleriyle tek başına uğraşıyordu, ama aniden ilk katın girişinde patlamaya benzer bir ses işitti.
"Kim geldi?"
Bir çalışanın geldiğini düşünüyordu, Koç bunun üzerinde çok fazla düşünmedi ve yaptığı gibi çalışmasına devam etti, ama biraz bekledikten sonra bile, hiç kimse merdivenleri çıkmıyordu... Koç endişelendi ve çekinerek merdivenleri indi, ama çevreye bakındığında kimseden bir iz yoktu. Giriş hala kilitliydi... Beyni buğulanırken aşağı doğru baktı, ve tek bir çift terlik dışarısını işaret ediyordu. İşte o an, koçum beni düşünüyormuş gibi gözüktü.
"Acaba Isshi'yi işaret ediyor olabilirler mi? Onun bana söyleyecek bir şeyleri olabilir mi?" diye düşündü.
Bana gelince, o an çeşitli endişeler yüreğimde yığıntı oluşturuyordu, ve evin etrafını karışlıyordum. Aklıma gelen ilk şey Koçumun yüzü olmuştu. Fakat, onun, çalışmasındaki son aşama üzerinde meşgul olduğunu biliyordum ve dürtülerimi ona bir mail atmamak ya da onu aramamak için kontrol ettim. Belki ruhum Koçun tavsiyelerini arıyordu, ve belki de ona doğru akmıştı?
İşte bu durumda, sadece şunu söylemek istiyorum.
"Seni yarıda kestim..."
<Koçun Minnettarlığı>
Bana göre bu hikaye "99 Hayalet Hikayeleri, Sayı Bir."'i derliyor. Ona bir göz at, oku ve lütfen zihnini konuştur.
Ama Isshi geldi mi? Bu noktası yazılmamış. Çünkü bu gizem baş rolü oynuyor. Eğer öyleyse o zaman, gürültüyü duyduğum anda derhal girişe inmem gerekiyordu, senin geriye çekilmiş şeklini görebilir miydim? Bir önceki hikayeyle uyumlu, öyle görünüyor ki sen buralarda dolaşan bir adamsın ve uyurken de ortalıkta dolaşıyorsun. Yani, çabuk ol ve beni ziyarete gel. Ancak, bunu utanmadan yazdığına muhteşem derecede sevinmiş görünüyorsun, ve bence bunda bir anlam var. Sanırım ben bu yolda özlendiğim için şanslı bir insanım... Teşekkürler, Isshi.
English:
A strange story that took place in my Coach's office.
An early morning in the middle of March. Coach was working all night long in the second floor of his office as usual. None of the office staff were there that day, so he was dealing with his manuscripts alone, but suddenly there was a sound like a bang from the entrance on the first floor.
"Who came in?"
Thinking one of the staff had come, Coach didn't mind too much and continued working as he was, but even after waiting a while, nobody came upstairs... Coach was worried and timidly descended the staircase, but as he looked around there was no sign of any person. The entrance was still locked... As he was wracking his brain he looked downward, and there was a single pair of slippers pointing toward the outside. In that moment, it seems that my coach inquired about me...
"I wonder if they're pointing to Isshi...? Might there be something he wants to say to me...?" he thought.
As for myself, various worries were piling up in my heart at that time, and I was moping around at home. The first thing to come to my mind was my Coach's face. However, I knew he was busy in the last stages of his work and controlled my urge to mail or call him. Perhaps my soul was seeking Coach's advice, and maybe flew out to him?
If that's the case, I want to say this.
"I interrupted you..."
<Coach's Gratitude>
My side of this story is compiling "99 Ghost Stories, Volume One." Check it out, read it and please, speak your mind.
But did Isshi come? That point isn't written. Because the mystery is the leading role. If, at that time, I had gone down to the entrance immediately when I heard the noise, would I have seen your retreating form? Matching with the previous story, it seems like you're a guy who wanders around here and there to loiter when you're sleeping. So come on now and visit me. Nevertheless, you seem magnificently delighted to write without embarrassment like this, and I think there's meaning in that. I guess I'm a fortunate person to be yearned for in this way... Thank you, Isshi.
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
2012/10/13
Shin Blog : 2012.10.09
2012-10-09 22:38:30
「すずしいね」
Sonbaharla birlikte mevsimlik kıyafet değişimi yapma zamanı da geldi.
「Sonbahar, değil mi~」
Şey, bir kaç gün önce mırıldanarak, şarkım için bir takım düzenlemeler yapacaktım ve...
「Hnn? Ehh?? Bilgisayarım başlatılamıyor???」
Ve sonra, baş belam oldu.
Öyle grünüyor ki SSD sistemi çökmüş durumda.
Bu arada, bir süre daha kendi yaptığım geçici sürücü sistemine katlanmak zorundayım, ne kadar acınası...
「すずしいね」
Sonbaharla birlikte mevsimlik kıyafet değişimi yapma zamanı da geldi.
「Sonbahar, değil mi~」
Şey, bir kaç gün önce mırıldanarak, şarkım için bir takım düzenlemeler yapacaktım ve...
「Hnn? Ehh?? Bilgisayarım başlatılamıyor???」
Ve sonra, baş belam oldu.
Öyle grünüyor ki SSD sistemi çökmüş durumda.
Bu arada, bir süre daha kendi yaptığım geçici sürücü sistemine katlanmak zorundayım, ne kadar acınası...
Naoki Blog : 2012.09.30
2012-09-30 20:15:52
ぬぁ!!
Bir an için güçlü rüzgarın beni uçurup fırlatabileceğini düşündüm...
Naaaaaaaaaa! Oburluk şampiyonası!!
Başladığından beri seyrediyorummmmmm!
Yosh haydi izlemeye!
yes
ぬぁ!!
Bir an için güçlü rüzgarın beni uçurup fırlatabileceğini düşündüm...
Naaaaaaaaaa! Oburluk şampiyonası!!
Başladığından beri seyrediyorummmmmm!
Yosh haydi izlemeye!
yes
Naoki Blog : 2012.09.27
2012-09-27 18:02:10
あ!
Ah, bu arada, hatırladığım şarkıları söylemeye başladım
Herkesin tereddütsüz bilmediği bir şarkıyı söyleyeceğim
Benim camdan boğazım, ve rahat hava sahasıyla (güler), eğer vaktiniz varsa lütfen ziyarete gelin!!
Ama bugün soğuk!!
FC FANTASISTA Vol.3~en sevdiğim şarkım~, onu tekrar söyleyeceğim! Hoş değil mi ♪ Orjinal olanı olsa bile söyleyeceğim! ~
Misafir ・ Müzisyen
Bateri: Matarou, Gitar: Araya Mitsuru ve diğerleri
11 Kasım 2012 (Pazar)
Yer: STAR PINE Cafe (Kichijoji)
Açılış: 18.00
Başlangıç: 19.00
Ücretlendirme:
Konser Öncesi: 4,500 Yen (Vergi dahil) Bir içki için ücret (600 Yen~)
Konser Günü: 5,000 Yen (Vergi dahil) Bir içki için ücret (600 Yen~)
☆Tüm katılanlar 「NAOKI'nin 1. şarkı sözü ・ başlığıyla birlikte şarkı "LOVE SONG" MUSIC CLIP DVD」'yi hediye olarak alacaklar!
Ayrıntılı bilgi için: PS COMPANY FC 03-5305-3813 (Hafta içi: 12.00 ~ 18.00)
あ!
Ah, bu arada, hatırladığım şarkıları söylemeye başladım
Herkesin tereddütsüz bilmediği bir şarkıyı söyleyeceğim
Benim camdan boğazım, ve rahat hava sahasıyla (güler), eğer vaktiniz varsa lütfen ziyarete gelin!!
Ama bugün soğuk!!
FC FANTASISTA Vol.3~en sevdiğim şarkım~, onu tekrar söyleyeceğim! Hoş değil mi ♪ Orjinal olanı olsa bile söyleyeceğim! ~
Misafir ・ Müzisyen
Bateri: Matarou, Gitar: Araya Mitsuru ve diğerleri
11 Kasım 2012 (Pazar)
Yer: STAR PINE Cafe (Kichijoji)
Açılış: 18.00
Başlangıç: 19.00
Ücretlendirme:
Konser Öncesi: 4,500 Yen (Vergi dahil) Bir içki için ücret (600 Yen~)
Konser Günü: 5,000 Yen (Vergi dahil) Bir içki için ücret (600 Yen~)
☆Tüm katılanlar 「NAOKI'nin 1. şarkı sözü ・ başlığıyla birlikte şarkı "LOVE SONG" MUSIC CLIP DVD」'yi hediye olarak alacaklar!
Ayrıntılı bilgi için: PS COMPANY FC 03-5305-3813 (Hafta içi: 12.00 ~ 18.00)
Naoki Blog : 2012.09.27
2012-09-27 17:58:39
俺です!
31 Ekim 2012 (Çarşamba) günü Shinjuku BLAZE'de bir Cadılar Bayramı Konseri düzenlenecek.
『JaM JAM 1. -Tatlı Cadılar Bayramının Tadı-』
Bir destek üyesi olarak 168-one sixty eight- (Aoi) için orada sahne alacağım!!
Ağustos Cadılar Bayramıyla ilişkili, sahne alacaklar olanlar, katılım gösterecek olanlar, hatta personeller bile kostüm giymiş olacak, ve bu değerli bir Cadılar Bayramı Partisi olacak, bu yüzden kaçırmayın!!
≪Bilgilendirme≫
『JaM JAM 1. -Tatlı Cadılar Bayramının Tadı-』
31 Ekim 2012 (Çarşamba) Shinjuku BLAZE'de
Açılış: 18.00 / Başlangıç: 18.30
Gruplar: 168-one sixty eight- (Aoi) ve dahası...!!
★168-one sixty eight- Destek Üyeleri★
Gt.Reo (Lc5), Gt.Ryuto (Shoujo Lolita 23 Q)
Ba.NAOKI (ex.Kagrra,), Dr.Teruki (An Cafe)
※ Biletler hakkında daha fazla ayrıntıyı, gruplar kendi sitelerinde yakın bir zamanda yayınlayacak.
Cadılar Bayramıııııııııııııııııııı! Bunun için sabırsızlanıyorummm
俺です!
31 Ekim 2012 (Çarşamba) günü Shinjuku BLAZE'de bir Cadılar Bayramı Konseri düzenlenecek.
『JaM JAM 1. -Tatlı Cadılar Bayramının Tadı-』
Bir destek üyesi olarak 168-one sixty eight- (Aoi) için orada sahne alacağım!!
Ağustos Cadılar Bayramıyla ilişkili, sahne alacaklar olanlar, katılım gösterecek olanlar, hatta personeller bile kostüm giymiş olacak, ve bu değerli bir Cadılar Bayramı Partisi olacak, bu yüzden kaçırmayın!!
≪Bilgilendirme≫
『JaM JAM 1. -Tatlı Cadılar Bayramının Tadı-』
31 Ekim 2012 (Çarşamba) Shinjuku BLAZE'de
Açılış: 18.00 / Başlangıç: 18.30
Gruplar: 168-one sixty eight- (Aoi) ve dahası...!!
★168-one sixty eight- Destek Üyeleri★
Gt.Reo (Lc5), Gt.Ryuto (Shoujo Lolita 23 Q)
Ba.NAOKI (ex.Kagrra,), Dr.Teruki (An Cafe)
※ Biletler hakkında daha fazla ayrıntıyı, gruplar kendi sitelerinde yakın bir zamanda yayınlayacak.
Cadılar Bayramıııııııııııııııııııı! Bunun için sabırsızlanıyorummm
Shin Blog : 2012.09.26
2012-09-26 00:16:38
「秋?」
Havalar aniden serinledi değil mi~.
Şeyy, her nasılsa bir şarkı bestelemeye başladım.
Bitince nasıl bir şey olacak, hala bilemiyorum~.
Uzun sonbahar gecelerinde sanırım eğlenebileceğimi düşünüyorum.
「秋?」
Havalar aniden serinledi değil mi~.
Şeyy, her nasılsa bir şarkı bestelemeye başladım.
Bitince nasıl bir şey olacak, hala bilemiyorum~.
Uzun sonbahar gecelerinde sanırım eğlenebileceğimi düşünüyorum.
2012/10/08
2012/10/06
[FULL PV] GACKT - 白露 -HAKURO-
白露 -HAKURO-
Naoki az da olsa yer almış klipte... Başarılı.
İyi seyirler~
2012/10/05
2012/10/03
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)