2012-08-21 13:02:43
あ、
「渋谷V-ROCKチャンネル」 Etkinliğine çıkmadımm
Ve belki bir daha ziyaret etmeyeceğim bile
Ama, bugünde çoooooookk sıcaaaaaaaaaaaaaakkk!
Millet, sık sık su için
yes
2012/08/28
Naoki Blog : 2012.08.20
2012-08-20 23:29:44
ほんで
Bu seferki rahatsızlık için üzgünüm, 「渋谷V-ROCKチャンネル」etkinliğini duyurmak istiyorum!
Lise son sınıf öğrencilerinin dikkatine! Ses deneyimini yaşayınn!
NoGoD
amber gris
sFozato
Tarih: 22 Ağustos
Yer: Shibuya BOXX
Zaman: 18.00 Açılış 18.30 Başlangıç
*Öğrenciler için bedava giriş sınırlıdır.
*Bir kişi eşliğinde.
*Ustream'de gerçek zamanlı aktarım!
Detaylı bilgi için~
http://www.shibuya.ac.jp/
Bize Ulaşın~
siburock@shibuya.ac.jp
yes
ほんで
Bu seferki rahatsızlık için üzgünüm, 「渋谷V-ROCKチャンネル」etkinliğini duyurmak istiyorum!
Lise son sınıf öğrencilerinin dikkatine! Ses deneyimini yaşayınn!
NoGoD
amber gris
sFozato
Tarih: 22 Ağustos
Yer: Shibuya BOXX
Zaman: 18.00 Açılış 18.30 Başlangıç
*Öğrenciler için bedava giriş sınırlıdır.
*Bir kişi eşliğinde.
*Ustream'de gerçek zamanlı aktarım!
Detaylı bilgi için~
http://www.shibuya.ac.jp/
Bize Ulaşın~
siburock@shibuya.ac.jp
yes
Naoki Blog : 2012.08.20
2012-08-20 23:03:43
お知らせですぅ
Twitter'da dırdır etmeye çoktan başladım bile!
GACKT san'ın 10 Ekim 2012'de piyasaya çıkacak olan yeni single'ı「白露―HAKURO-」MUSIC CLIP'in de bassist olarak sahne alacağım!
GACKT san'la konuşma fırsatını yakaladığımda, beynimde direk şu kelime belirdi, "Bayıldım"!
Bir şekilde, düşündüğüm, O kusursuz biri, olmuştu!!!
Bu arada, çok harika ve havalııııııı!
GACKT san'ın yeni single'ı 「白露―HAKURO-」 gerçekten, gerçekten çok havalı bu yüzden lütfen dört gözle bekleyin!!
Çıkış tarihi 10 Ekim 2012
42. Single 「白露-HAKURO-」]
「戦国BASARA -MOONLIGHT PARTY-」 Draması için bitiş teması
CD+DVD ¥1,890(税込) YICQ-10250/B
CDのみ ¥1,260(税込) YICQ-10251
<CD>
1.白露-HAKURO-
2.情熱のイナズマ [Jounetsu no inazuma]
3.白露-HAKURO- (Instrumental)
4.情熱のイナズマ (Instrumental)
<DVD>
白露-HAKURO- MUSIC CLIP
GACKT official site: http://GACKT.com
Bir göz atın lütfenn
yes
お知らせですぅ
Twitter'da dırdır etmeye çoktan başladım bile!
GACKT san'ın 10 Ekim 2012'de piyasaya çıkacak olan yeni single'ı「白露―HAKURO-」MUSIC CLIP'in de bassist olarak sahne alacağım!
GACKT san'la konuşma fırsatını yakaladığımda, beynimde direk şu kelime belirdi, "Bayıldım"!
Bir şekilde, düşündüğüm, O kusursuz biri, olmuştu!!!
Bu arada, çok harika ve havalııııııı!
GACKT san'ın yeni single'ı 「白露―HAKURO-」 gerçekten, gerçekten çok havalı bu yüzden lütfen dört gözle bekleyin!!
Çıkış tarihi 10 Ekim 2012
42. Single 「白露-HAKURO-」]
「戦国BASARA -MOONLIGHT PARTY-」 Draması için bitiş teması
CD+DVD ¥1,890(税込) YICQ-10250/B
CDのみ ¥1,260(税込) YICQ-10251
<CD>
1.白露-HAKURO-
2.情熱のイナズマ [Jounetsu no inazuma]
3.白露-HAKURO- (Instrumental)
4.情熱のイナズマ (Instrumental)
<DVD>
白露-HAKURO- MUSIC CLIP
GACKT official site: http://GACKT.com
Bir göz atın lütfenn
yes
2012/08/19
2012/08/14
Onkai Isshi Mimibukuro: 07. Dolaylı Doppleganger / 07. Indirect Doppleganger
07. Dolaylı Doppleganger*
Benim kendi Isshi Mimibukuro meslektaşımın bir deneyimi.
Asaya Loft'taki son yılın sonundaki etkinlikten sonra olmuştu. O, Yamanote Line'in ilk kalkışındaki arabalardan birinin içindeydi. Uyuyakaldığını bilmeden önce, bunun normal bir yorgunluk ya da yeni yılın gelişinin getirdiği bir sakinlik hissinin olup olmadığını bilmiyordu. Aniden gözlerini açtığında, karşısında tanıdık bir adam oturuyordu...
Uzun botlar, siyah sıska pantolon. Uzun siyah saçlar, siyah gözlükler. Ve orta parmağında, elmas bir yüzük. Evet, geçen ki etkinliğe geldiğinde, benim gibi gözüküyordu. Sadece bir şey farklıydı, giydiği ceketi kırmızıydı.
Bunun şüpheli olduğunu düşünmesine rağmen, bu saç stili benimkine çok benziyordu, ve bir çok kez bunun bir düello daveti olduğunu düşündüm ama tereddütte ettim. Sonra "Ben" Takadanobaba istasyonundaki trenden çıktım.
Daha sonra hikayeyi ondan duyduğumda, bir çok kez temin etti, ama o zaman gerçek "ben" evimdeki yatağımdaydım, ve yıllardır Takadonababa'ya ayak basmamıştım... Sonuç olarak hikayeye çok güldük, ama kıyafetler ve fiziksel görünüşün yanısıra, bana oldukça benzeyen kişinin yüzüğü bile temel olarak aynıydı. Büyük ihtimalle O, benim hakkımda bir şeyler bilen birine rastlamıştı, nasıl bu kadar bilebilir...
Ürpermeme rağmen, onu kendim izlemememin iyi olacağını yüreğimden biliyordum.
<Koç'un Övgüsü>
Kırmızı bir ceket? O bir müzisyen değil ama bir... büyücü müydü? Bu hikayeyle karşılaştığımda, beynim birazcık enkaz oldu... Başlığı "Doppelganger" olarak belirlemişsin, ama bunu söylemek için açıkca bir başka kelime kullanmışsın, "Ikiryou". Bunu söyleyenin görgü tanıdığı olup olmadığı ya da yazarın mı buna karar verdiği bilinmez, ben Almanca kelimelere ve Japonca kelimelere hayalet hikayelerinde sık sık rastlıyorum. İki farklı isimle çağırılan aynı şeyler mi? Ya da karışık gerçekleri farklı olanlar mı, bu yüzden insanlar ikisi arasındakini nasıl ayırt edebilir? Bu kelimeler paragraf içinde korkunç derecede üstü kapalı kullanılmış. Bu arada, Isshi, bu başlık için "Dolaylı" kelimesi birazcık tuhaf kaçmamış mı?
*: Bir kişiye aşırı derecede benzeyen kanlı canlı bir başkası anlamında kullanılır.
English:
An experience from my own Isshi Mimibukuro colleague.
This happened the day after the event in Asagaya Loft at the end of last year. He was inside one of the cars on the first departure of the Yamanote Line. Whether it was normal fatigue, or a sense of calm from welcoming the new year, before he knew it he had dozed off. When he suddenly opened his eyes, there was a familiar man sitting in the seat across from him...
Long boots, black skinny pants. Long black hair, black sunglasses. And on his middle finger, a Diamante armour ring. Yes, it seemed to be me, who he had seen at the event the day before... Just one thing was different, the jacket he was wearing was red.
Although he thought it was suspicious, that hairstyle resembled mine too much, and many times he was about to call out but hesitated. Then "I" got out of the train at Takadanobaba Station.
When I heard the story from him later on, he made sure many times, but the real "me" was at home in bed at that time, and I hadn't set foot in Takadanobaba in many years... Eventually we laughed at the story, but along with the clothes and physical appearance, the person resembled me so much that even the ring was basically the same. It was likely that he'd encountered someone who knew about me, however much he knew...
Although I felt a chill, I knew in my heart that it was a good thing I hadn't observed him myself...
<Coach's Praise>
A red jacket? Was he not a musician but a... magician? When I encountered this story, I was always wracking my brain a little. You stipulated "doppelganger" in the title, but to say it plainly you could use another word, "Ikiryou." Whether it was the eyewitness who said it, or the writer who decided it, I often see both the German word and the Japanese word in ghost stories. Is this the same thing called by two different names? Or are they different with mixed truths, so that nobody knows how to distinguish between them? These words are terribly unclear how to be used in text. By the way, Isshi, isn't the "Indirect" of this title a little bit peculiar?
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Benim kendi Isshi Mimibukuro meslektaşımın bir deneyimi.
Asaya Loft'taki son yılın sonundaki etkinlikten sonra olmuştu. O, Yamanote Line'in ilk kalkışındaki arabalardan birinin içindeydi. Uyuyakaldığını bilmeden önce, bunun normal bir yorgunluk ya da yeni yılın gelişinin getirdiği bir sakinlik hissinin olup olmadığını bilmiyordu. Aniden gözlerini açtığında, karşısında tanıdık bir adam oturuyordu...
Uzun botlar, siyah sıska pantolon. Uzun siyah saçlar, siyah gözlükler. Ve orta parmağında, elmas bir yüzük. Evet, geçen ki etkinliğe geldiğinde, benim gibi gözüküyordu. Sadece bir şey farklıydı, giydiği ceketi kırmızıydı.
Bunun şüpheli olduğunu düşünmesine rağmen, bu saç stili benimkine çok benziyordu, ve bir çok kez bunun bir düello daveti olduğunu düşündüm ama tereddütte ettim. Sonra "Ben" Takadanobaba istasyonundaki trenden çıktım.
Daha sonra hikayeyi ondan duyduğumda, bir çok kez temin etti, ama o zaman gerçek "ben" evimdeki yatağımdaydım, ve yıllardır Takadonababa'ya ayak basmamıştım... Sonuç olarak hikayeye çok güldük, ama kıyafetler ve fiziksel görünüşün yanısıra, bana oldukça benzeyen kişinin yüzüğü bile temel olarak aynıydı. Büyük ihtimalle O, benim hakkımda bir şeyler bilen birine rastlamıştı, nasıl bu kadar bilebilir...
Ürpermeme rağmen, onu kendim izlemememin iyi olacağını yüreğimden biliyordum.
<Koç'un Övgüsü>
Kırmızı bir ceket? O bir müzisyen değil ama bir... büyücü müydü? Bu hikayeyle karşılaştığımda, beynim birazcık enkaz oldu... Başlığı "Doppelganger" olarak belirlemişsin, ama bunu söylemek için açıkca bir başka kelime kullanmışsın, "Ikiryou". Bunu söyleyenin görgü tanıdığı olup olmadığı ya da yazarın mı buna karar verdiği bilinmez, ben Almanca kelimelere ve Japonca kelimelere hayalet hikayelerinde sık sık rastlıyorum. İki farklı isimle çağırılan aynı şeyler mi? Ya da karışık gerçekleri farklı olanlar mı, bu yüzden insanlar ikisi arasındakini nasıl ayırt edebilir? Bu kelimeler paragraf içinde korkunç derecede üstü kapalı kullanılmış. Bu arada, Isshi, bu başlık için "Dolaylı" kelimesi birazcık tuhaf kaçmamış mı?
*: Bir kişiye aşırı derecede benzeyen kanlı canlı bir başkası anlamında kullanılır.
English:
An experience from my own Isshi Mimibukuro colleague.
This happened the day after the event in Asagaya Loft at the end of last year. He was inside one of the cars on the first departure of the Yamanote Line. Whether it was normal fatigue, or a sense of calm from welcoming the new year, before he knew it he had dozed off. When he suddenly opened his eyes, there was a familiar man sitting in the seat across from him...
Long boots, black skinny pants. Long black hair, black sunglasses. And on his middle finger, a Diamante armour ring. Yes, it seemed to be me, who he had seen at the event the day before... Just one thing was different, the jacket he was wearing was red.
Although he thought it was suspicious, that hairstyle resembled mine too much, and many times he was about to call out but hesitated. Then "I" got out of the train at Takadanobaba Station.
When I heard the story from him later on, he made sure many times, but the real "me" was at home in bed at that time, and I hadn't set foot in Takadanobaba in many years... Eventually we laughed at the story, but along with the clothes and physical appearance, the person resembled me so much that even the ring was basically the same. It was likely that he'd encountered someone who knew about me, however much he knew...
Although I felt a chill, I knew in my heart that it was a good thing I hadn't observed him myself...
<Coach's Praise>
A red jacket? Was he not a musician but a... magician? When I encountered this story, I was always wracking my brain a little. You stipulated "doppelganger" in the title, but to say it plainly you could use another word, "Ikiryou." Whether it was the eyewitness who said it, or the writer who decided it, I often see both the German word and the Japanese word in ghost stories. Is this the same thing called by two different names? Or are they different with mixed truths, so that nobody knows how to distinguish between them? These words are terribly unclear how to be used in text. By the way, Isshi, isn't the "Indirect" of this title a little bit peculiar?
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Onkai Isshi Mimibukuro: 06. "Merhaba..." / 06. "Hello..."
06. "Merhaba..."
Bu bayan bir fandan duyduğum bir hikaye.
Bir gün, belirli bir restaurantta part-time çalışan bir kız uyandığında kendini çok kötü hissediyordu, ve isteksizce izin istemek için dükkanı aradı. Riiiiiing, riiiing, riiiing. Click.
Telefonun ahizesi kaldırıldığında bir ses vardı ve bir süre sonra ses tamamen kesildi. Sonra kız, başka bir kızın mırıltılı sesini işitti;
"Merhaba...?"
"Merhaba? Ee, kusura bakmayın... Rahatsızlık için çok özür dilerim fakat ateşler içinde uyandım, bu yüzden bugünlük mazeretli sayılabilir miyim lütfen?"
........
Cevap yoktu......
"Merhaba? Beni duyuyor musunuz? Çok üzgünüm..."
Kız bunu tekrar söylediğinde, clunk. Diğer telefon kapanmıştı.
Bundan sonra kız orayı birçok kez daha aradı, ama nihayet cevap aldığında, ilk aramasının üzerinden 30 dakika geçmişti.
"Merhaba, bundan biraz önce bahsetmiştim, ama bugünlük mazeretli sayılabilir miyim acaba?"
"Ne oldu? Biraz önce mi? Ama biraz önce ben buradaydım? Telefona kim cevap verdi?"
Adam bundan bahsettiğinde, kız, ilk önce telefona cevap veren kızın sesini hatırlayamadı...
"Ah, şey, biraz önce biri cevap verdi ve sadece 'Merhaba' dedi..."
"Yanlış numarayı arayıp aramadığından emin misin? Her neyse, sorun değil, anlıyorum. Dikkatli ol, tamam mı?"
"Bu doğru, yanlış numara olmalı..."
Bunu düşündü, ama aranan numaraların kaydını kontrol ettiğinde telefon dün'ün kaydının üzerinden geçen sadece işyerinin numarasını gösteriyordu.
Bugüne kadar kız o sesin ne olup olmadığını bilemedi, ve şu an hala orada çalışıyor...
<Koç'un Aydınlatması>
Nispeten konuşmak, Isshi. Telefon görüşmesinin sesini tam anlamıyla yazmak senin kendi özünü verir, ama bir arama sesini ve garip bir kadının sesini, hepsini birden bir parantez içine aldığından beri, sesin bir ses olduğu ve ses tonunun bir ses tonu olduğu gerçeğinden koparıldık. Bir hayalet hikayesinde genellikle "Garipliğin" önemli bir rol oynadığı söylenir. Bu durumda, o sesin üzerini örtmemelisin, değil mi?
English:
A story I heard from a female fan.
One day, a girl who worked part time at a certain restaurant felt in poor health as soon as she woke up, and reluctantly called her store to request the day off. Riiiing, riiiing, riiiing. Click.
There was a sound of the phone being picked up, and for a while no sound at all, then she heard a girl's voice mumble "Hello...?"
"Hello? Um, excuse me... I'm very sorry for the trouble, but I woke up with a fever, so might I be excused for today please?"
............
There was no reply......
"Hello?Can you hear me? I'm really sorry..."
When she said that again, clunk. The telephone was hung up on the other side.
She called back many times after that, but when she eventually got through, thirty minutes had passed since the first time she called.
"Hello, I mentioned it just a while ago, but may I be excused today?"
"What's the matter? A while ago?? But I just got here? Who answered the phone?"
As he mentioned it, she didn't recognize the voice of the girl who answered the phone at first...
"Eh, well, a while ago someone answered and just said Hello..."
"Are you sure it wasn't the wrong number? Anyway it's okay, I understand. Be careful, okay?"
"That's right, it must've been the wrong number..."
She thought that, but when she checked the history of sent calls, it only displayed her workplace's number before switching over to yesterday's records.
To this day she doesn't know whose voice that was, and she's still working there now...
<Coach's Illumination>
Comparatively speaking, Isshi. Writing out the sound of a phone call gives it your own essence, but since you put the call sound and the strange female voice all in one set of brackets, we're cut off from the fact that the sound is a sound and the voice is a voice. It's often said that "Strangeness" is the leading role in a ghost story. In this case, you shouldn't be covering over that voice, right?
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Bu bayan bir fandan duyduğum bir hikaye.
Bir gün, belirli bir restaurantta part-time çalışan bir kız uyandığında kendini çok kötü hissediyordu, ve isteksizce izin istemek için dükkanı aradı. Riiiiiing, riiiing, riiiing. Click.
Telefonun ahizesi kaldırıldığında bir ses vardı ve bir süre sonra ses tamamen kesildi. Sonra kız, başka bir kızın mırıltılı sesini işitti;
"Merhaba...?"
"Merhaba? Ee, kusura bakmayın... Rahatsızlık için çok özür dilerim fakat ateşler içinde uyandım, bu yüzden bugünlük mazeretli sayılabilir miyim lütfen?"
........
Cevap yoktu......
"Merhaba? Beni duyuyor musunuz? Çok üzgünüm..."
Kız bunu tekrar söylediğinde, clunk. Diğer telefon kapanmıştı.
Bundan sonra kız orayı birçok kez daha aradı, ama nihayet cevap aldığında, ilk aramasının üzerinden 30 dakika geçmişti.
"Merhaba, bundan biraz önce bahsetmiştim, ama bugünlük mazeretli sayılabilir miyim acaba?"
"Ne oldu? Biraz önce mi? Ama biraz önce ben buradaydım? Telefona kim cevap verdi?"
Adam bundan bahsettiğinde, kız, ilk önce telefona cevap veren kızın sesini hatırlayamadı...
"Ah, şey, biraz önce biri cevap verdi ve sadece 'Merhaba' dedi..."
"Yanlış numarayı arayıp aramadığından emin misin? Her neyse, sorun değil, anlıyorum. Dikkatli ol, tamam mı?"
"Bu doğru, yanlış numara olmalı..."
Bunu düşündü, ama aranan numaraların kaydını kontrol ettiğinde telefon dün'ün kaydının üzerinden geçen sadece işyerinin numarasını gösteriyordu.
Bugüne kadar kız o sesin ne olup olmadığını bilemedi, ve şu an hala orada çalışıyor...
<Koç'un Aydınlatması>
Nispeten konuşmak, Isshi. Telefon görüşmesinin sesini tam anlamıyla yazmak senin kendi özünü verir, ama bir arama sesini ve garip bir kadının sesini, hepsini birden bir parantez içine aldığından beri, sesin bir ses olduğu ve ses tonunun bir ses tonu olduğu gerçeğinden koparıldık. Bir hayalet hikayesinde genellikle "Garipliğin" önemli bir rol oynadığı söylenir. Bu durumda, o sesin üzerini örtmemelisin, değil mi?
English:
A story I heard from a female fan.
One day, a girl who worked part time at a certain restaurant felt in poor health as soon as she woke up, and reluctantly called her store to request the day off. Riiiing, riiiing, riiiing. Click.
There was a sound of the phone being picked up, and for a while no sound at all, then she heard a girl's voice mumble "Hello...?"
"Hello? Um, excuse me... I'm very sorry for the trouble, but I woke up with a fever, so might I be excused for today please?"
............
There was no reply......
"Hello?Can you hear me? I'm really sorry..."
When she said that again, clunk. The telephone was hung up on the other side.
She called back many times after that, but when she eventually got through, thirty minutes had passed since the first time she called.
"Hello, I mentioned it just a while ago, but may I be excused today?"
"What's the matter? A while ago?? But I just got here? Who answered the phone?"
As he mentioned it, she didn't recognize the voice of the girl who answered the phone at first...
"Eh, well, a while ago someone answered and just said Hello..."
"Are you sure it wasn't the wrong number? Anyway it's okay, I understand. Be careful, okay?"
"That's right, it must've been the wrong number..."
She thought that, but when she checked the history of sent calls, it only displayed her workplace's number before switching over to yesterday's records.
To this day she doesn't know whose voice that was, and she's still working there now...
<Coach's Illumination>
Comparatively speaking, Isshi. Writing out the sound of a phone call gives it your own essence, but since you put the call sound and the strange female voice all in one set of brackets, we're cut off from the fact that the sound is a sound and the voice is a voice. It's often said that "Strangeness" is the leading role in a ghost story. In this case, you shouldn't be covering over that voice, right?
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Onkai Isshi Mimibukuro: 05. "Şimdi!!" / 05. "Now!!"
05. "Şimdi!!"
Bir aile hikayesi.
Izu'ya doğru yola çıkan 5 kişilik bir aile, iki ebeveyn, birbirine yakın olan 3 kız kardeş. Konaklama noktası memleketlerinde ünlü olan geleneksel bir handı.
Bir oda anne ve baba için ayrılmıştı ve diğer bir odayı ise 3 kız kardeş paylaşıyordu. Uzun süre sonra ilk defa, aile birlikte yürümekten zevk alıyor, kaplıcaya gidiyor ve kendilerine ayrılmış özel yerde yemek yiyordu. Akşam vakti, ebeveynlerinin odasında hoşça muhabbet ederlerken, zaman göz açıp kapayıncaya dek geçmişti. Ebeveynler yatma vaktinin geldiğini söylediler, bu sayede gün içinde yorgun olmayacaklardı. Bu yüzden kız kardeşler kendi odalarına geri döndüler ama yeteri kadar muhabbet edememişlerdi. Bu nedenden dolayı, her zamanki gibi sake içerlerken konuşmaya devam ettiler.
Zamanın geç olduğunu unutmuşlardı bile, ve gece saat 2'ye geldiğini kimse farketmemişti. Yorucu bir sabah olacağından, kardeşlerden biri yatağa gitmeyi önerdi ve ışığı söndürdü. Üçüde derhal yataklarına uzandılar ama bir süre geçtikten sonra üç kardeşte aynı anda futonlarından fırladılar.
En büyük kardeş dedi ki, "Az önce, uyurken felç geçirdim!!"
Ortanca kardeş dedi ki, "Az önce, kapı aralandı ve kendi kendine kapandı!!"
En genç kardeş dedi ki, "Az önce, sağ kulağımda bir adamın sesini duydum!!"
Her kız kardeşin de uyanma sebebi farklıydı, ama aralarında ortak olan tek bir nokta vardı. Uyanmadan hemen önce, biri üçününde futonlarını oldukları yerden kaydırmıştı...
İlk deneyimlerinin de korkusuyla, üç kız kardeş sabah olana dek, tüm gece boyunca konuştular.
<Koç'un İğnelemesi>
5. hikayede artık bir başlığa ihtiyaç duydun değil mi Isshi. Bu arada, sen hikayelerini biriktirirken, içinde unutmaman gereken bir şeyin olduğu, bir başkasının deneyimi olan korkunç bir hikaye yazdığımı söylemeli miyim. Bu "görüş noktası". İçinde birçok insanı barındıran bir hikaye yazarsan, onu kimden duymuşsundur? Bunu açıklamanı istiyorum senden. Ayrıca en harika kısmı çok acı verici, küçük bir nottan sonra "birileri futonlarını olduğu yerden kaydırdı" deneyimi. Bu üçü içinde iyileşmesi çok acı verici bir şey, yalnızca içinde "Isshi" yok.
English:
A family story.
A family of five, both parents and three sisters who were very close, set out for Izu. The stopover point was a traditional inn that was famous in their hometown.
One room was assigned to the parents, and the three sisters all shared a room. For the first time in a while, the family could enjoy walking around, using the hot springs, and eating in privacy. By nightfall they were pleasantly chatting in the parents' room, and time passed in the blink of an eye. The parents said it was time for bed so they wouldn't be exhausted in the daytime, so the sisters returned to their own room, but they still hadn't chatted enough. That being the case, they all continued talking as usual while drinking sake.
They even forgot time was passing, and without anyone noticing, it had turned 2 o'clock in the late night. Since it would be a trying morning as it was, one of the sisters suggested they should go to bed already, and turned out the light. Three of them immediately laid down in bed, but after some more time had passed, the three sisters simultaneously flipped up their futon cover.
The eldest girl said, "Just now, I had sleep paralysis!!"
The middle girl said, "Just now, that screen opened and shut by itself!!"
The youngest girl said, "Just now, I heard a man's voice right at my ear!!"
The sisters each had different reasons for waking up, but there was one thing in common with all of them. Just before they all woke up, someone had straddled their futon...
Excited by this first experience, the three sisters talked all night long until morning came again.
<Coach's Pointer>
You noticed at the fifth story that you need titles, didn't you, Isshi. By the way, when you're collecting stories, or should I say writing a scary story from someone else's experience, there's something you mustn't forget. That's the "point of view." If you get a story that involves several people, who do you hear it from? I'd like for you to clarify that. Also, it's painful that you made the greatest part, the experience that "someone straddled their futons" into an after note. It's even more painful that all of them could've fully recovered from this, it just doesn't have "Isshi-ness."
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Shuu
Bir aile hikayesi.
Izu'ya doğru yola çıkan 5 kişilik bir aile, iki ebeveyn, birbirine yakın olan 3 kız kardeş. Konaklama noktası memleketlerinde ünlü olan geleneksel bir handı.
Bir oda anne ve baba için ayrılmıştı ve diğer bir odayı ise 3 kız kardeş paylaşıyordu. Uzun süre sonra ilk defa, aile birlikte yürümekten zevk alıyor, kaplıcaya gidiyor ve kendilerine ayrılmış özel yerde yemek yiyordu. Akşam vakti, ebeveynlerinin odasında hoşça muhabbet ederlerken, zaman göz açıp kapayıncaya dek geçmişti. Ebeveynler yatma vaktinin geldiğini söylediler, bu sayede gün içinde yorgun olmayacaklardı. Bu yüzden kız kardeşler kendi odalarına geri döndüler ama yeteri kadar muhabbet edememişlerdi. Bu nedenden dolayı, her zamanki gibi sake içerlerken konuşmaya devam ettiler.
Zamanın geç olduğunu unutmuşlardı bile, ve gece saat 2'ye geldiğini kimse farketmemişti. Yorucu bir sabah olacağından, kardeşlerden biri yatağa gitmeyi önerdi ve ışığı söndürdü. Üçüde derhal yataklarına uzandılar ama bir süre geçtikten sonra üç kardeşte aynı anda futonlarından fırladılar.
En büyük kardeş dedi ki, "Az önce, uyurken felç geçirdim!!"
Ortanca kardeş dedi ki, "Az önce, kapı aralandı ve kendi kendine kapandı!!"
En genç kardeş dedi ki, "Az önce, sağ kulağımda bir adamın sesini duydum!!"
Her kız kardeşin de uyanma sebebi farklıydı, ama aralarında ortak olan tek bir nokta vardı. Uyanmadan hemen önce, biri üçününde futonlarını oldukları yerden kaydırmıştı...
İlk deneyimlerinin de korkusuyla, üç kız kardeş sabah olana dek, tüm gece boyunca konuştular.
<Koç'un İğnelemesi>
5. hikayede artık bir başlığa ihtiyaç duydun değil mi Isshi. Bu arada, sen hikayelerini biriktirirken, içinde unutmaman gereken bir şeyin olduğu, bir başkasının deneyimi olan korkunç bir hikaye yazdığımı söylemeli miyim. Bu "görüş noktası". İçinde birçok insanı barındıran bir hikaye yazarsan, onu kimden duymuşsundur? Bunu açıklamanı istiyorum senden. Ayrıca en harika kısmı çok acı verici, küçük bir nottan sonra "birileri futonlarını olduğu yerden kaydırdı" deneyimi. Bu üçü içinde iyileşmesi çok acı verici bir şey, yalnızca içinde "Isshi" yok.
English:
A family story.
A family of five, both parents and three sisters who were very close, set out for Izu. The stopover point was a traditional inn that was famous in their hometown.
One room was assigned to the parents, and the three sisters all shared a room. For the first time in a while, the family could enjoy walking around, using the hot springs, and eating in privacy. By nightfall they were pleasantly chatting in the parents' room, and time passed in the blink of an eye. The parents said it was time for bed so they wouldn't be exhausted in the daytime, so the sisters returned to their own room, but they still hadn't chatted enough. That being the case, they all continued talking as usual while drinking sake.
They even forgot time was passing, and without anyone noticing, it had turned 2 o'clock in the late night. Since it would be a trying morning as it was, one of the sisters suggested they should go to bed already, and turned out the light. Three of them immediately laid down in bed, but after some more time had passed, the three sisters simultaneously flipped up their futon cover.
The eldest girl said, "Just now, I had sleep paralysis!!"
The middle girl said, "Just now, that screen opened and shut by itself!!"
The youngest girl said, "Just now, I heard a man's voice right at my ear!!"
The sisters each had different reasons for waking up, but there was one thing in common with all of them. Just before they all woke up, someone had straddled their futon...
Excited by this first experience, the three sisters talked all night long until morning came again.
<Coach's Pointer>
You noticed at the fifth story that you need titles, didn't you, Isshi. By the way, when you're collecting stories, or should I say writing a scary story from someone else's experience, there's something you mustn't forget. That's the "point of view." If you get a story that involves several people, who do you hear it from? I'd like for you to clarify that. Also, it's painful that you made the greatest part, the experience that "someone straddled their futons" into an after note. It's even more painful that all of them could've fully recovered from this, it just doesn't have "Isshi-ness."
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Shuu
Onkai Isshi Mimibukuro: 04. (İsimsiz) / 04. (Untitled)
04. (Untitled)
Mahallemdeki market hakkında bir hikaye.
O markette, tuvaletin kullanıma açık olmadığı sadece bir gün vardır.
Bazen sabaha karşı 4 gibi uyanık olduğumda alışverişe çıkarım, ama o saatlerde hep "tuvalet temizleniyor" levhası asılı olur...
Ancak her nasılsa, temizlenmiş gibi görünür, ışık hiç açık olmaz; perde siyahtır ve birinin içeride olduğuna dair hiçbir işaret yoktur.
Bunun çok şüpheli olduğunu düşünmüştüm ve bu yüzden girişte duran tezgahtara sormaya çalıştım. "Neden bu saatlerde tuvaleti kullanamıyoruz?"
Bunun üzerine tezgahtar şaşırmıştı ve kendini toparlamak için birkaç dakika istedi. "Ah, ehmm, ş-şey, şu an temizlikte, üzgünüm. " dedi zayıf, kaçamak bir cevap vererek.
Şans eseri, içimde bir sezgi pırıltısı belirdi. Birden bire cevabı yapıştırmıştım. "Yakında çıkarlar mı?" dedim ama sonra "Eh! Nereden biliyorsun? Hiç baktın mı?" diye de sormuştum.
Hala...şartlar gereği tabiiki de dükkanın ismini söyleyemem, oranın tezgahtarı durumun ne olduğunu bana anlattı.
O vakitlerde dediğine göre, kapı açıldığı zaman, lavabonun yanındaki aynada bir yüz beliriyormuş, ve tamamen kendi yüzünden farklı bir ifadeyle duruyormuş...bazen gülüyor, bazen ağlıyor, ve bazen, aynaya baktığında sadece kendi arkasının yansımasını görebiliyormuş...
Bir sonraki sefere, eğer şans bulabilirsem, o aynanın karşısında bende durmak istiyorum.
<Koç'un İsteği>
Bu marketin tuvaletini temizlemek için uygunsuz bir zaman. Dahası, Isshi, kapıda "temizleniyor" levhası asılıyken, o küçük penceredeki ışığı gözlemlemek için cesareti yakalamışsın.
Düşünüyorum da, "şüpheli olduğunu düşündüm" derken sezgin parladı ama sezgin doğrulanırkenki yüzündeki o hoşnut ifade aklıma geliyor...
Aynanın önünde dururken korkmazdın ama tezgahtara "Bu misafir tehlikeli midir?" diye sormuş muydun? Saat sabahın 4'ünde markette bir savaş...Bunu görmek isterdim. Bu arada, bu bölgesel bir marketse, o mu? Yoksa o mu!?
English:
A story of my neighborhood convenience store.
At that convenience store, there's only one day when they don't allow use of the toilet.
I often go shopping when I'm awake at 4 AM in the night, but at that time the "toilet cleaning" plate is always hanging... However, although it seems like it's being cleaned, the light is never on; it's pitch black and showing no sign of a person being inside.
I thought it was suspicious, so I tried asking the clerk at the register. "Why can't we use the toilet at this time?"
Then the clerk was surprised and took a moment to gather herself. "Ah, err, w-well, it's being cleaned, I'm sorry," she said, giving a poor evasive response.
By some chance, this made my intuition flash. I tried lightly retorting by saying something like "Might they be out soon?" but then I was asked "Eh! How do you know? Have you looked?"
Still... on the condition that I absolutely wouldn't reveal the store name, that clerk told me the truth of the situation.
She said that around that time, when the door is opened, the face reflected in the mirror near the washbasin shows a clearly different expression than her own face... once it was laughing, once it was crying, and sometimes, when she looks into the mirror, the clerk can see her back reflected there...
Next time I too want to take a chance, and try standing in front of that mirror.
<Coach's Request>
That's an unusual time for cleaning the toilet in a convenience store. Furthermore, Isshi, you have keen powers of observation to notice the light in the small window when the "cleaning" plate is hanging on the door.
I would think that your intuition flashed when you "thought it was suspicious" but your delighted face when your intuition hits is coming to my mind...
But since you didn't creep in and stand in front of the mirror, were you told by the clerk "That guest is dangerous"? A battle in a convenience store that's open at 4 in the morning... I would've liked to see that. Incidentally, if it's a local convenience store, is it that one? Or is it that one?!
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Shuu
Onkai Isshi Mimibukuro: 03. (İsimsiz) / 03. (Untitled)
03. (İsimsiz)
Bu belli bir grubun konserinde yaşanmış bir olaydır.
O şiddetli melodinin devam ettiği sırada, seyircilerin heyecanı doruğa ulaşmıştı. Kafa sallayan bir kız, şiddetli bir biçimde kafasını sallarken, tüm gücüyle başını bir başkasının başına çarpıp bayıldı. Başı çatlayıp açılmış ve büyük miktarda kan başından akmaya başlamıştı. Bu korkunç manzaraya karşılık, yakınlardaki bazı konuklar kusmuş, kimisi kaçıp gitmiş, kimisi ise düşüp bayılmıştı. Konser yarıda kesilmişti, bunun üzerine görevlilerden biri aceleyle ambulansı aradı, ama kızın gözbebekleri kaybolduğunda görebileceğiniz tek şey bir kan gölüydü. Herkes yardım etmenin hiçbir yolu olmadığını düşünüyordu...
Bunun üzerine, on dakika kadar sonra, kız birden bire gücünü geri kazanmıştı, ve dahası üzerinde ne varsa çıkarmaya başlamıştı. Telaşlanan görevli aceleyle kızı havlu ve bezlerle sardı, ama kan gölünün akışından ve gözlerinin tamamen açık olmayışından anlaşıldığı üzere bilinci tamamiyle yerinde değildi. Onu saran ellerin arasında, üzerine hiçbir şey olmadan sarsıldıktan sonra yine düşüp bayıldı.
Nihayet ambulans olay yerine gelmişti ve kesin olan tek şey yoğun bakım ünitesine taşındığıydı. O garip davranışları gören görevli, durumun detaylarını doktora anlattığında, öyle görünüyordu ki... insanlar ölümle karşı karşıya geldiklerinde, içgüdüsel olarak bu tür şeyler yapıyorlardı.
Onca şeyden sonra kıza neler olduğunu bilmiyorum, ama yalnızca iyi olması için dua edebilirdim...
<Koç'un Kafasını Karıştıran Şey>
...Hey Isshi, bu çok garip...değil mi? Bu olay...bir parçası ol yada olma devam ediyor... Ahh, gariplikten bahsediyorken sanırım bu garip bir hikaye ama söylemek gerekirse aynı zamanda bu insanların gizemiyle ilgili bir hikaye gibi görünüyor değil mi?
Şeyy, hikayenin en can alıcı tarafı "Gözleri tamamen açık değildi." idi ama bana göre geliyor ki bu nokta ilerisi için aşırı önemliydi. Ayrıca, "çatlayıp açılmış" kusurlu bir betimleme. Gerçekte nasıl bir durumda olduğunu bilemeyiz. Bence "kesilmiş" yada "parçalanmış" gibi bir betimleme kullanabilirdin. Çünkü kızın etrafındaki konuklar demir kasklar giymiş olamazlar değil mi?
Bu arada, finalin detaylarını tam yazmamışsın. Bu hiç Isshi-vari değildi.
Bu belli bir grubun konserinde yaşanmış bir olaydır.
O şiddetli melodinin devam ettiği sırada, seyircilerin heyecanı doruğa ulaşmıştı. Kafa sallayan bir kız, şiddetli bir biçimde kafasını sallarken, tüm gücüyle başını bir başkasının başına çarpıp bayıldı. Başı çatlayıp açılmış ve büyük miktarda kan başından akmaya başlamıştı. Bu korkunç manzaraya karşılık, yakınlardaki bazı konuklar kusmuş, kimisi kaçıp gitmiş, kimisi ise düşüp bayılmıştı. Konser yarıda kesilmişti, bunun üzerine görevlilerden biri aceleyle ambulansı aradı, ama kızın gözbebekleri kaybolduğunda görebileceğiniz tek şey bir kan gölüydü. Herkes yardım etmenin hiçbir yolu olmadığını düşünüyordu...
Bunun üzerine, on dakika kadar sonra, kız birden bire gücünü geri kazanmıştı, ve dahası üzerinde ne varsa çıkarmaya başlamıştı. Telaşlanan görevli aceleyle kızı havlu ve bezlerle sardı, ama kan gölünün akışından ve gözlerinin tamamen açık olmayışından anlaşıldığı üzere bilinci tamamiyle yerinde değildi. Onu saran ellerin arasında, üzerine hiçbir şey olmadan sarsıldıktan sonra yine düşüp bayıldı.
Nihayet ambulans olay yerine gelmişti ve kesin olan tek şey yoğun bakım ünitesine taşındığıydı. O garip davranışları gören görevli, durumun detaylarını doktora anlattığında, öyle görünüyordu ki... insanlar ölümle karşı karşıya geldiklerinde, içgüdüsel olarak bu tür şeyler yapıyorlardı.
Onca şeyden sonra kıza neler olduğunu bilmiyorum, ama yalnızca iyi olması için dua edebilirdim...
<Koç'un Kafasını Karıştıran Şey>
...Hey Isshi, bu çok garip...değil mi? Bu olay...bir parçası ol yada olma devam ediyor... Ahh, gariplikten bahsediyorken sanırım bu garip bir hikaye ama söylemek gerekirse aynı zamanda bu insanların gizemiyle ilgili bir hikaye gibi görünüyor değil mi?
Şeyy, hikayenin en can alıcı tarafı "Gözleri tamamen açık değildi." idi ama bana göre geliyor ki bu nokta ilerisi için aşırı önemliydi. Ayrıca, "çatlayıp açılmış" kusurlu bir betimleme. Gerçekte nasıl bir durumda olduğunu bilemeyiz. Bence "kesilmiş" yada "parçalanmış" gibi bir betimleme kullanabilirdin. Çünkü kızın etrafındaki konuklar demir kasklar giymiş olamazlar değil mi?
Bu arada, finalin detaylarını tam yazmamışsın. Bu hiç Isshi-vari değildi.
English:
This is an incident from a certain band's live.
During a violent tune, the tension of the spectators had reached its climax. A girl who was headbanging, violently swinging her head, knocked her head against someone else's with all her force and fainted. Her head cracked open and a large amount of blood was spilling out. In response to that terrible spectacle, some of the nearby guests vomited, some ran away, and some even swooned. The live was interrupted so that the staff could quickly call an ambulance, but since the girl's eyes were rolled back, all that could be seen was a sea of blood. Everyone thought there might be no way to help...
Nevertheless, after around ten minutes, the girl suddenly regained her natural strength, and what's more, she started taking off the clothes she was wearing where she was. The flustered staff hurried to cover her up with towels and handcloths, but since the stream of blood continued to overflow and her eyes weren't fully open, it seemed like she wasn't fully conscious. When the girl had shaken free from all the hands around her and taken everything off, she collapsed again.
The ambulance finally arrived on the scene, and as things were it was certain that she'd be headed for the intensive care unit. But when the staff, who had seen that strange behaviour before their own eyes, explained the facts of the situation to the doctor, it seemed that... when humans are confronted with death they do such things because of instinctual reasons.
I don't know what happened to that girl after all of that, but I can only pray that she was okay...
<Coach's Perplexity>
...Hey Isshi, this is strange... isn't it? This incident... whether or not any part of it still remains... Ahh, speaking of strangeness I think this is a strange tale, but if pushed I'd have to say that it also seems like a tale of human mystery, doesn't it?
Well, the climax of your story is "Her eyes weren't fully open" but it seems to me like you come to this extremely important point too soon. Also, "cracked open" is imperfect as an explanation. We don't really know what kind of state she was in. I think you could at least use an expression such as "cut" or "split." Because the guests around her probably weren't wearing iron helmets right?
Incidentally, you didn't fill out the details of the ending. It doesn't seem very Isshi-like.
2012/08/13
白露―HAKURO- / Naoki'nin Klip Oyunculuğu
NAOKI'nin official sitesinden aldığımız bilgiye göre, Gackt'ın 10 Ekim 2012'de piyasaya çıkacak olan albümü "白露―HAKURO-"nun müzik klibinde basıyla birlikte Naoki oynayacak.
Sitenin güncellemesi;
【GACKTさんのニュー・シングルのMUSIC CLIPにベーシストとして出演!】
2012年10月10日にリリースされる、GACKTさんのニュー・シングル「白露―HAKURO-」
のMUSIC CLIPに、NAOKIがベーシストとして出演します!
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
2012年10月10日リリース
42枚目シングル「白露-HAKURO-」
ドラマ「戦国BASARA -MOONLIGHT PARTY-」エンディングテーマ描き下ろし楽曲
CD+DVD ¥1,890(税込) YICQ-10250/B
CDのみ ¥1,260(税込) YICQ-10251
<CD>
1.白露-HAKURO-
2.情熱のイナズマ
3.白露-HAKURO- (Instrumental)
4.情熱のイナズマ (Instrumental)
<DVD>
白露-HAKURO- MUSIC CLIP
GACKTオフィシャルウェブサイト:http://GACKT.com
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
みなさん是非チェックして下さい!!!
Daha fazla bilgi için GACKT ve NAOKI 'nin twitter adreslerini ve Naoki'nin resmi sitesini kontrol edebilirsiniz.
Merakla bekliyoruz!! Naoki-san ganbatte kudasai!!!
2012/08/12
168-one sixty eight- - 雪月花 [Setsugekka]
2012/08/11
V-ANIME ROCKS!
V-ANIME ROCKS!
02. ペガサス幻想/Sadie [Pegasus Fantasy (SAINT SEIYA)] - 聖闘士星矢
03. CHA-LA HEAD-CHA-LA/SCREW [CHA-LA HEAD-CHA-LA (DRAGON BALL Z)] - ドラゴンボールZ
04. 魂のルフラン/摩天楼オペラ [Tamashi no Refrain (Evangelion: Death and Rebirth)] - 新世紀エヴァンゲリオン
05. 空色デイズ/168-one sixty eight- [Sora Iro Days (Tengen Toppa Gurren Lagann)] - 天元突破グレンラガン
06. Pray/ZORO [Pray (Gintama)] - 銀魂
07. DAYS/heidi. [DAYS (Psalms of Planets Eureka seveN)] - 交響詩篇エウレカセブン
08. 微笑みの爆弾/少女-ロリヰタ-23区 [Hohoemi no Bakudan (YuYu Hakusho)] - 幽遊白書
09. 撲殺天使ドクロちゃん/ADAPTER。 [Bokusatsu Tenshi Dokuro-chan (Bokusatsu Tenshi Dokuro-chan)] - 撲殺天使ドクロちゃん
10. 夢を信じて/OZ [Yume wo Shinjite (Dragon Quest~Abel Densetsu~)] - ドラゴンクエスト~アベル伝説~
11. ムーンライト伝説/Mix Speaker’s,Inc. [Moonlight Densetsu (Sailor Moon)] - セーラームーン
12. シ・ネ・マ/花少年バディーズ [Ci-ne-ma (Maison Ikkoku)] - めぞん一刻
13. 残酷な天使のテーゼ/Ricky + Little Alien [A Cruel Angel’s Thesis (Neon Genesis Evangelion)] - 新世紀エヴァンゲリオン
>>> DOWNLOAD <<<
2012/08/08
Naoki Blog : 2012.08.02
2012-08-02 04:16:55
ほんで3
Çoktan piyasaya çıktı bile! V-ANIME ROCKS!
Bu albüm Visual Kei'ler tarafından coverlanan temsili anime şarkılarından oluşuyor!
Ben 168'in "Sorairo Days" adlı şarkısında bas çaldımm
Her bir grubun kendi düzenindeki müzikleri var, bu yüzden bunu dinlerseniz çok hoş olacaktır!
Haydi eğlenelim
ほんで3
Çoktan piyasaya çıktı bile! V-ANIME ROCKS!
Bu albüm Visual Kei'ler tarafından coverlanan temsili anime şarkılarından oluşuyor!
Ben 168'in "Sorairo Days" adlı şarkısında bas çaldımm
Her bir grubun kendi düzenindeki müzikleri var, bu yüzden bunu dinlerseniz çok hoş olacaktır!
Haydi eğlenelim
Naoki Blog : 2012.08.02
Naoki Blog : 2012.08.02
Naoki Blog : 2012.08.02
2012-08-02 03:28:10
ウィッス!
Bu her zaman oluyor, NAOKI'den geç bir cevap daha üzgünüm!!
29'undaki konsere gelen herkese çok teşekkür ederim!
MC olarak gerginlik içindeki Ao-chan, herkesin sesi, Ao-chan'ın cazibesinin yaptığı suçluluk, PC aracılığıyla izleyen herkes, bunlardan aldığım bir sürü motivasyonum var!
Konserde, Ao-chan'la konuşuyordum, kesinlikle, konser için 168 Yen fiyatı çok ucuzdu! Ve ayrıyetten, dürüst olmak gerekirse, bu benim kendi fikrimdi, ve bunun projeye dayalı olduğunu bir çok kez düşündüm
168'in Aoi'si, Aoi'nin 168'i, bu projeye katıldığımda, bununla gerçekten gurur duydum!
Çünkü ben Aoi'den çok daha yüksek hedefleri olacak olan kişiyim, bu yüzden herkes bana eşlik etsin!
Ben, dürüstlükle destekleyen ve bununla ruhunu paylaşmak isteyen kişileri seviyorum, Ao-chan benim önemli ve değerli olan bir arkadaşım.
Şey, şarap içiyordum bu yüzden birazcık yaramazlık yapmış olabilirim, bu hepimizin içinde vardır (güler)
Ve şimdi de son olarak, "Aoi" "168" tanıtmaktan gurur duyarım!!
a
ウィッス!
Bu her zaman oluyor, NAOKI'den geç bir cevap daha üzgünüm!!
29'undaki konsere gelen herkese çok teşekkür ederim!
MC olarak gerginlik içindeki Ao-chan, herkesin sesi, Ao-chan'ın cazibesinin yaptığı suçluluk, PC aracılığıyla izleyen herkes, bunlardan aldığım bir sürü motivasyonum var!
Konserde, Ao-chan'la konuşuyordum, kesinlikle, konser için 168 Yen fiyatı çok ucuzdu! Ve ayrıyetten, dürüst olmak gerekirse, bu benim kendi fikrimdi, ve bunun projeye dayalı olduğunu bir çok kez düşündüm
168'in Aoi'si, Aoi'nin 168'i, bu projeye katıldığımda, bununla gerçekten gurur duydum!
Çünkü ben Aoi'den çok daha yüksek hedefleri olacak olan kişiyim, bu yüzden herkes bana eşlik etsin!
Ben, dürüstlükle destekleyen ve bununla ruhunu paylaşmak isteyen kişileri seviyorum, Ao-chan benim önemli ve değerli olan bir arkadaşım.
Şey, şarap içiyordum bu yüzden birazcık yaramazlık yapmış olabilirim, bu hepimizin içinde vardır (güler)
Ve şimdi de son olarak, "Aoi" "168" tanıtmaktan gurur duyarım!!
a
2012/08/02
Onkai Isshi Mimibukuro: 02. (İsimsiz) / 02. (Untitled)
02. (İsimsiz)
Bu sadece bir kaç gün önce oldu.
Sabah 2 civarıydı, markete gitmek için evimden ayrıldım. Sokak lambaları aralıklıydı çünkü doğal olarak dolaşırken bir kaç insan orada oluyordu. Yavaş yavaş yürüyordum, ve önümde elinde bir çanta olan, takım elbise giymiş bir işadamı vardı.
Huh? Bir şeyler garipti...
Birbirimizi geçtikten hemen sonra, içgüdüsel olarak durdum. Bu adam kesinlikle gayet normal giyinmişti, ama yüzünde ayakkabı boyası ile boyanmış zifiri bir siyahlık vardı. Hayır, hatta bundan daha da siyahtı.
Hemen arkama baktım, ama adam soğukkanlılıkla yürüyordu.
"Buda neydi? Onu yanlış mı gördüm?" diye düşünüyordum.
Buna rağmen, bunu yazdığım gün bir kez daha o adamı geçtim... Ve bir şey farkettim. Hiçbir ayak sesi duymamıştım. O adamı takip etmeyi ve tekrar görmeye çalışmayı düşünmemeye kanaat getirdim.
<Koç'un Dileği>
Bu senin amacının dışında kalan bir son gibi gözüküyor, Isshi. "Kanaat getirdim." derken ne tür bir şey demek istiyorsun? Umutsuzca bilmek istiyorum, bunun ötesinde daha önemli olan şey nedir, senin onayın. Ben gariplikleri seven insanların sık sık bu gibi şanslarla karşılaştığını sanmıyorum. Burada dediğin, eğer adamı takip etseydin bir daha yüzünü göremecektin. Ama eminimki, onun normal bir yüzü olsaydı, sen derdin ki "Huh? Bende bir şey mi var?" Bu arada, bu siyah yüzün içindeki gözler nasıldı? Eğer onlarda siyah olsaydı, göze çarpan beyazlıklar için siyah yeterli olmaz mıydı? Kesinlikle onları görmüş olmalısın. Bilmek istiyorum...
English:
It happened just a few days ago.
Around 2 in the morning, I left my house to go to the local convenience store. The pole lights were sparse, because naturally there'd be few people walking about. I was walking leisurely, and just ahead of me there was a businessman wearing a suit and carrying a bag under his arm.
Huh? There was something strange...
Just before we passed by each other, I instinctively stopped. That person was dressed normally for sure, but his face was pitch black as though painted with shoe polish. No, it was even blacker than that.
I promptly looked back, and that man was walking on nonchalantly.
"What was that? Did I see him wrong?" is what I was thinking.
Even so, I passed by that man once more on the day I'm writing this... and I noticed something. I never hear any footsteps. I have a conviction of sorts, that I don't think I should pursue that man and try to see him again...
<Coach's Wish>
It looks like you left out the ending on purpose, Isshi. What kind of conviction do you mean when you said "I have a conviction of sorts"? That's something I desperately want to know, but what's even more important than that, is your confirmation. I don't think people who like strangeness encounter a chance like this very often. Here you say that if you were to pursue him you wouldn't see his face again. But surely if it was his usual face, he'd say "Huh? Is there something on me?" Incidentally, what were the eyes like in that black face? If they were black, were they black enough that the white was prominent? You must have seen them for sure. I want to know...
Bu sadece bir kaç gün önce oldu.
Sabah 2 civarıydı, markete gitmek için evimden ayrıldım. Sokak lambaları aralıklıydı çünkü doğal olarak dolaşırken bir kaç insan orada oluyordu. Yavaş yavaş yürüyordum, ve önümde elinde bir çanta olan, takım elbise giymiş bir işadamı vardı.
Huh? Bir şeyler garipti...
Birbirimizi geçtikten hemen sonra, içgüdüsel olarak durdum. Bu adam kesinlikle gayet normal giyinmişti, ama yüzünde ayakkabı boyası ile boyanmış zifiri bir siyahlık vardı. Hayır, hatta bundan daha da siyahtı.
Hemen arkama baktım, ama adam soğukkanlılıkla yürüyordu.
"Buda neydi? Onu yanlış mı gördüm?" diye düşünüyordum.
Buna rağmen, bunu yazdığım gün bir kez daha o adamı geçtim... Ve bir şey farkettim. Hiçbir ayak sesi duymamıştım. O adamı takip etmeyi ve tekrar görmeye çalışmayı düşünmemeye kanaat getirdim.
<Koç'un Dileği>
Bu senin amacının dışında kalan bir son gibi gözüküyor, Isshi. "Kanaat getirdim." derken ne tür bir şey demek istiyorsun? Umutsuzca bilmek istiyorum, bunun ötesinde daha önemli olan şey nedir, senin onayın. Ben gariplikleri seven insanların sık sık bu gibi şanslarla karşılaştığını sanmıyorum. Burada dediğin, eğer adamı takip etseydin bir daha yüzünü göremecektin. Ama eminimki, onun normal bir yüzü olsaydı, sen derdin ki "Huh? Bende bir şey mi var?" Bu arada, bu siyah yüzün içindeki gözler nasıldı? Eğer onlarda siyah olsaydı, göze çarpan beyazlıklar için siyah yeterli olmaz mıydı? Kesinlikle onları görmüş olmalısın. Bilmek istiyorum...
English:
It happened just a few days ago.
Around 2 in the morning, I left my house to go to the local convenience store. The pole lights were sparse, because naturally there'd be few people walking about. I was walking leisurely, and just ahead of me there was a businessman wearing a suit and carrying a bag under his arm.
Huh? There was something strange...
Just before we passed by each other, I instinctively stopped. That person was dressed normally for sure, but his face was pitch black as though painted with shoe polish. No, it was even blacker than that.
I promptly looked back, and that man was walking on nonchalantly.
"What was that? Did I see him wrong?" is what I was thinking.
Even so, I passed by that man once more on the day I'm writing this... and I noticed something. I never hear any footsteps. I have a conviction of sorts, that I don't think I should pursue that man and try to see him again...
<Coach's Wish>
It looks like you left out the ending on purpose, Isshi. What kind of conviction do you mean when you said "I have a conviction of sorts"? That's something I desperately want to know, but what's even more important than that, is your confirmation. I don't think people who like strangeness encounter a chance like this very often. Here you say that if you were to pursue him you wouldn't see his face again. But surely if it was his usual face, he'd say "Huh? Is there something on me?" Incidentally, what were the eyes like in that black face? If they were black, were they black enough that the white was prominent? You must have seen them for sure. I want to know...
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
Onkai Isshi Mimibukuro: 01. (İsimsiz) / 01. (Untitled)
01. (İsimsiz)
İlk unutulmaz hikaye için, sanırım bununla başlayacağım.
Bu bir kaç yıl önce yağmurlu bir mevsimde oldu.
Kayıt yaparken yıpranıyordum ve yoruluyordum, ama işimde pek fazla ilerleme kaydetmediğinden bu yana, stüdyodan ayrıldıktan sonra evimde de çalışabilirim diye düşünüyordum. İkinci katta ki çalışma odama girer girmez, çantamı bıraktım ve çalışma masasına oturdum. Sonra aniden tuvalete gitmem gerekti, bu yüzden ilk kata indim ve olduğum gibi tuvalete girdim.
İşim bittiğinde, ikinci kata geri döndüm ve sandalyeme oturmak üzereydim. Gözlerim masanın ortasındaki bir şeye kilitlendi. Bu açılmamış bir biraydı. Çekinerek ona dokundum, buz gibi soğuktu. Aniden birinin evime zorla girip girmediğini merak ettim, bu yüzden her şeyi kontrol etmek için gittim. Ama her nasılsa, kapıların hiçbirinin kiliti açılmamıştı ve camlarda kırılmamıştı. Sonunda, durum hakkında hiçbir gariplik yoktu.
O gün benim için hala bir gizemdir...
<Koç'tan bir kelime>
Bu harika... Isshi, o bira buzdolabında arta kalan bir hazine miydi? Ya da belki hissettiğin buz gibi soğuk başka bir yerden gelmişti? Tabii ki, bu uzun zamandır beklenen bir kibarlıktı bu yüzden onu içtin değil mi?
For the first memorable story, I suppose I'll start with this.
It was during rainy season a few years ago.
I was becoming worn down and tired during recording, but since I didn't make much progress with my work I thought I'd continue working from home after I left the studio. As soon as I went into my work room on the second floor, I put down my bag and sat at the desk. Then I suddenly had to go to the toilet, so I descended to the first floor and went into the restroom as I was.
When I was done, I went back up to the second floor and was about to sit in my chair. My eyes became fixed on something in the center of the desk. It was an unopened beer can. I timidly felt it, and it was icy cool to the touch. I instantly wondered if someone might have invaded my house, so I went around to check on everyone. However, none of the rooms were unlocked and no windows were broken. In the end, there was nothing else odd about the situation.
That day is still a mystery to me...
<A word from Coach>
That's amazing... Isshi, was that beer a treasured can remaining in your fridge? Or maybe the ice cold feeling came from somewhere else? Of course, it was a long-awaited kindness so you drank it, didn't you?
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
İlk unutulmaz hikaye için, sanırım bununla başlayacağım.
Bu bir kaç yıl önce yağmurlu bir mevsimde oldu.
Kayıt yaparken yıpranıyordum ve yoruluyordum, ama işimde pek fazla ilerleme kaydetmediğinden bu yana, stüdyodan ayrıldıktan sonra evimde de çalışabilirim diye düşünüyordum. İkinci katta ki çalışma odama girer girmez, çantamı bıraktım ve çalışma masasına oturdum. Sonra aniden tuvalete gitmem gerekti, bu yüzden ilk kata indim ve olduğum gibi tuvalete girdim.
İşim bittiğinde, ikinci kata geri döndüm ve sandalyeme oturmak üzereydim. Gözlerim masanın ortasındaki bir şeye kilitlendi. Bu açılmamış bir biraydı. Çekinerek ona dokundum, buz gibi soğuktu. Aniden birinin evime zorla girip girmediğini merak ettim, bu yüzden her şeyi kontrol etmek için gittim. Ama her nasılsa, kapıların hiçbirinin kiliti açılmamıştı ve camlarda kırılmamıştı. Sonunda, durum hakkında hiçbir gariplik yoktu.
O gün benim için hala bir gizemdir...
<Koç'tan bir kelime>
Bu harika... Isshi, o bira buzdolabında arta kalan bir hazine miydi? Ya da belki hissettiğin buz gibi soğuk başka bir yerden gelmişti? Tabii ki, bu uzun zamandır beklenen bir kibarlıktı bu yüzden onu içtin değil mi?
English:
It was during rainy season a few years ago.
I was becoming worn down and tired during recording, but since I didn't make much progress with my work I thought I'd continue working from home after I left the studio. As soon as I went into my work room on the second floor, I put down my bag and sat at the desk. Then I suddenly had to go to the toilet, so I descended to the first floor and went into the restroom as I was.
When I was done, I went back up to the second floor and was about to sit in my chair. My eyes became fixed on something in the center of the desk. It was an unopened beer can. I timidly felt it, and it was icy cool to the touch. I instantly wondered if someone might have invaded my house, so I went around to check on everyone. However, none of the rooms were unlocked and no windows were broken. In the end, there was nothing else odd about the situation.
That day is still a mystery to me...
<A word from Coach>
That's amazing... Isshi, was that beer a treasured can remaining in your fridge? Or maybe the ice cold feeling came from somewhere else? Of course, it was a long-awaited kindness so you drank it, didn't you?
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Juu
Onkai Isshi Mimibukuro [音怪 一志耳袋] Prolog / Onkai Isshi Mimibukuro [音怪 一志耳袋] Prologue
Prolog - Bölüm 1
Öncelikle herkesle tanıştığıma memnun oldum. Ben Isshi, ve koçumun desteğiyle buraya seri hikayelerimi koymaktayım.
Şimdi, ilk gecede, kendim hakkında birkaç bilgi vermek, koçumla tanışmamızdan bahsetmek ve hikayelerimin amacından biraz yazmak istiyorum.
Sanırım bazılarınız çoktan biliyor ama gerçek şu ki ben bir müzisyenim. (güler) Ve uzun süredir Kagrra, adlı grubun vokalliğini yapmaktayım. Buna rağmen eski hayalet hikayelerine olan bu aşırı sevgim ve bu alışılmadık büyüyle, koçumla birlikte "Isshi Mimibukuro" adında düzensiz bir konuşma programı düzenledik. Doğruyu söylemek gerekirse, bazı zamanlar "koç" diye seslendiğim o insan, aslında "Sin Mimibukuro"nun yazarı Kihara Hirokatsu. Öğretmenim olmasının yanı sıra aynı zamanda bir kahraman, bir baba ve hayalet hikayelerim için bir koçtur. 10 yıldan daha fazla kadar bir süre önce korkunç derecede mavi olan "Shin Mimibukuro ~dai ichi yoru~" ile tanıştım ve o kitap sayesinde tüm hayatım değişti. Gençliğimden bu yana garip hikayelere hayranlık duydum, ve elimde olduğunca onları alıp okumaya çalıştım, çoğu zaman korkunç konuşmalarımla büyüklerimi ve arkadaşlarımı rahatsız ettim ama sonuçta hikayelerim fazla gelişmemiş, gerçeklikten uzakta ve sürprizden yoksun olmuştu. Ve herşeyden önce biliyordum ki her biri korkudan uyuşmuşlardı. Bu nasıl olabilirdi? "Shin Mimibukuro"da bu tür hikayeler vardı ve taze, inandırıcı bir güce sahipti, bu yüzden sonunda bir yararı olmadı ve donmuş aklım olağanüstü bir şekilde çözülmeye başladı. O olaydan sonra büyük değişiklikler oldu. Hikayeleri teker teker okudukça koçuma yazarlık açısından özel bir ilgi duymaya başlamıştım, tıpkı aşık olan küçük bir kız gibi. Koçumla tanışacağım o günü hayal edip dururken hayalet hikayeleri yazıp okumanın yanı sıra müzik aktivitelerim için de büyük çaba harcıyordum.
Prolog - Bölüm 2
Kagrra başladıktan iki yada üç sene sonra, Shinjuku Loft Plus One adlı konuşma programı evinde, "Shin Mimibukuro" adında bir konuşma programı olacağını duydum. Ne olursa olsun gitmek istedim bu yüzden bilet aramaya başladım, ama o zamanlar bu çok popülerdi ve bir tane bile alamamıştım. Hevesim kırılmıştı, fakat nazik bir insan bana bir bilet buldu ve nihayet kalbimin arzusu gerçekleşti: Shin Mimibukuro'nun ilk sahneye çıkış konuşmasını izlemek.Ama sonra yarın sabah için bir fotoğraf çekimi yapmam gerektiğini hatırladım bu yüzden isteksizce eve döndüm, ve aldığım bir yığın Shin Mimibukuro eşyasını düşündüm. (güler.)
Ve aceleci davranan biri olduğumdan beri, uzun bir süre önce oldu bu, "Bende kendi başıma bir hayalet hikayesi programı yapmak istiyorum!!" dedim. Bu yüzden grup liderimiz Izumi'ye söyleyip onu ikna ettim ve birlikte aynı yerde "Kaidan Kidan" adlı bir etkinlik başlattık. Etkinliklerin beşi de aynı ad altında tamamlandı ve bunu en fazla yılda 2 kez yaptık. Bitimine yakın 4 yıl olmuştu ve 5. etkinliğe giderek yaklaşıyorduk. Ama bu beşinci ve son etkinlikte, işe yaradı ve koçum bir konuk olarak geldi. O an, kesinlikle iyi değildim, aslında hayalet hikayesi anlatmada tamamiyle acemiydim, ama koçumun hikaye anlatma yeteneğini hatırladım, tüylerim diken diken oldu ve istemsiz bir şekilde sırıttım. (güler) O zamandan sonra, ciddi bir yazar olmanın peşinde koştum, ve o sahnede kendimi zorla gönüllü olmuş bir çırak olarak koçuma gösterdim. Ve bu bağa sahip olarak, birlikte "Isshi Mimibukuro" adlı etkinliklere başlayabildik.
Prolog - Bölüm 3
Pekala, "Isshi Mimibukuro"dan bahsetmişken, kesinlikle "Shin Mimibukuro"nun ayak izlerini takip ediyor ama koçumun gücü harikaydı ve o gece tüm biletler hemen tükenmişti. Bu, bir değil iki popüler figürle övünen bir etkinliğe dönüşüyordu ve hikayeler sözden yoksun kalıp ben ve koçum arasında geçen bir muhabbet mi oluyordu?
Bu talkshow mucizesinin giderek büyümesi çok ilginçti. Ve bir başka mutlu edici şey ise, öyle görünüyordu ki Kagrra, fanlarının koçumun kitaplarını alıyor olmasıydı. Son zamanlarda okumaya olan ilginin azalması sorununu takip ediyordum ve öyle görünüyordu ki tüm fanlarımız için eserler hakkındaki konuşmalarımızı ve hayalet hikayeleri konuşmalarımızı toplayıp heyecan yaratabilirdik. Böylece, o sahnede koçuma yalvardım, "Lütfen Shin Mimibukuro için bir şarkı yapmama izin ver!!". Ve koçum uzun zamandır süregelen bu hayalin gerçekleşmesine izin verdi!! Bu sadece hayalet hikayeleriyle ilgili değildi, ama Shin Mimibukuro ve müziğin işbirliğinin gerçekleşmesiyle birlikte, oldukça derin duygulara erişmiştim.
Not: Shin Mimibukuro için yapılmış şarkı 2008 yılında çıkmış olan Hoozuki'dir.
Prolog - Bölüm 4
Buradayken ve oradayken çok fazla meşguldük, Koçum sayesinde bir çok değişik insanla tanışıyordum, ve Kyogoku Natsuhiko'yla tanışma şansını bile yakalamıştım. Beni bundan çok daha şaşırtan şey ise Kyogoku-sensei'nin Ipod'unda Kagrra, şarkılarının olmasıydı! O bana "Oh, bu mu? Evet dinliyorum. Şu andan itibaren saygılarımı sunarım." dediğinde vücudum uyuşmuştu. Ve son zamanlarda UTB'den Kaptan Matsuzawa'nın yayıncılık gücüyle Uzaktaki Ruhların Yeri*'ne gitme şansını elde etmiştik. Burası önceden üç kez bulunduğumuz bir yerdi ve hatasız bir şekilde seslerimizi kaydedip garip fotoğraflar çektik. (güler) Bu tür duygular Isshi Mimibukuro'yla ne yapacağım konusunda bana yardım etti, ve hayalet hikayeleriyle müzik birbirine bağlandı. Sanırım "Onkai" yazmak istiyorum, bu yüzden umarım bana bunun hakkında sorabilirsiniz.
Uzaktaki Ruhların Yeri: Bir yayıncılık okuludur.
English:
Prologue - Part One
It's nice to meet everyone for the first time. I'm Isshi, and with my Coach's favour I've been allowed to put my serial stories here. Now, on the first night, I want to give a self introduction and talk about my meeting with Coach, and write a little about the goal of my stories.
I think some of you may already know, but the truth is that I'm a musician. (laughs) And for quite a while I've been doing the vocals in a band called Kagrra. Nevertheless, with an intense love for natural ghost stories and unconventional romance, I started an irregular talk live called "Isshi Mimibukuro" along with my Coach. To tell you the truth, the person I've been calling 'Coach' for some time is the author of "Shin Mimibukuro," Kihara Hirokatsu. As well as my teacher he's like a hero and a father to me, and my Coach for ghost stories. It was more than 10 years ago from now, when I met with the ghastly blue "Shin Mimibukuro~dai ichi yoru~" and because of that book, my life was changed. From the time I was young I adored strange stories, and having read all of those I could get my hands on, I was often badgering the adults and friends around me with scary talk, but eventually my stories had poor development, weak credibility, or lack of surprise, so before I knew it they were numb to fear. How could that be? "Shin Mimibukuro" had those stories and fresh persuasive power, so in the end it couldn't be helped and my frozen mind was splendidly thawed out. After that there was a huge change. While I was reading story by story I started having a particular interest in my Coach as an author, just like a little girl falling in love. Dreaming that I'd meet my Coach someday, I endeavored to work hard in music activities as well as collecting and writing ghost stories.
Prologue - Part Two
Around two or three years after Kagrra began, I heard of a talk live called "Shin Mimibukuro" at the talk livehouse called Shinjuku Loft Plus One. I wanted to go no matter what so I was searching for tickets, but at that time it was very popular and I couldn't get one. I was disheartened, but a kind person handed me a ticket and finally my heart's desire was reached: to see talk live debut of Shin Mimibukuro. But then, had to do a photoshoot on the morning of the next day so I reluctantly headed home, and started thinking back to the heaps of Shin Mimibukuro goods that I had bought. (laughs)
And since I'm a man of immediate action, it occurred to me before long, "I want to do a ghost story live on my own!!" So I told our band leader Izumi and got him involved, and we started an event called "Kaidan Kidan" at the same venue. All five of the events were completed under that same name, and at most were held twice a year, so that in the end it took four years by the time we approached the fifth event. But at that fifth and final event, it worked out that my Coach appeared as a guest. At that time, I certainly wasn't very good, in fact I was a complete novice at telling ghost stories, but I remember that listening to my Coach's skill with storytelling gave me goosebumps and made me break into a grin. (laughs) So from that time on I aspired to be a serious writer, and on that stage I forcibly volunteered myself as an apprentice to my Coach. And having that bond, the two of us were able to begin events called "Isshi Mimibukuro."
Prologue - Part Three
Well, speaking of that "Isshi Mimibukuro", certainly it follows in the footsteps of the original "Shin Mimibukuro" but still my Coach's power was amazing and all of the tickets of the first night sold out instantly. It was becoming an event that boasted of not only one but two popular figures, and the ghost stories go without saying, as well as a chat between my coach and I? It was interesting how the wonder of the talkshow grew more and more. And another happy thing, it seemed that Kagrra fans were now buying my Coach's books. Recently I'd been viewing the loss of interest in reading as a problem and it seemed like we could create quite a stir for all of the fans with our talk of ghost stories and our talk of novels. And so, on that stage, I pleaded with my Coach, "Please let me do a theme song for Shin Mimibukuro!!" And my coach would let that long-cherished dream come true!! It wasn't just about ghost stories, but with the realization of a collaboration of music and Shin Mimibukuro, I had reached the height of my deep emotion.
Prologue - Part Four
We were very busy here and there, I was meeting various people along with Coach, and I was even able to meet Kyogoku Natsuhiko. And what surprised me even more than that, was that there were Kagrra, songs on Kyogoku-sensei's iPod! My body went numb when he said to me, "Oh, this? Yes, I listen to it. Best regards from now on." And recently we were even able to go to a remote spirit spot with the broadcasting force of Captain Matsuzawa from UTB. It was a location we've been to for the past three times, and without fail we captured voices and strange photos. (laughs) Those kind of sensations help what I'm doing with Isshi Mimibukuro, and ghost stories related to music. I think I'd like to write "Onkai," so I hope you'll ask for it!!
-credits-
Japonca > İngilizce: Sparrow
İngilizce > Türkçe: Shuu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)